Birgi Ulu Camisi (Ödemiş)
İzmir
ili Ödemiş ilçesi Birgi Bucağı’nda bulunan Birgi Ulu Camisi medrese,
hamam ve türbeden oluşan bir külliye olarak yapılmıştır. Günümüze cami
ve Aydınoğlu Mehmet Bey’in türbesi gelebilmiştir.
Yapı
topluluğunu Aydınoğlu Mehmet Bey h.712 (1312–1313) yılında
yaptırmıştır. Bunu belirten iki kitabe caminin kuzey ve doğu giriş
kapıları üzerinde bulunmaktadır. Birgi’nin simgesi durumundaki bu cami,
şehrin ortasından geçen derenin sol tarafında, hafif eğimli bir arazi
üzerinde yapılmıştır. Kuzey-güney doğrultusunda, arazinin eğimi dikkate
alınarak yapılan cami kare planlı olup, mihraba dikey beş sahınlıdır.
Kesme taştan yapılmış olan caminin üzeri çift eğimli bir çatı ile
örtülmüştür. Yalnızca mihrap önü kubbelidir. Arazi konumundan ötürü
ibadet mekânını aydınlatan iki katlı pencereler farklı konumda olduğu
gibi bu durum duvar örgülerine de yansımıştır. Caminin doğu cephesinin
önemli bir bölümü devşirme büyük bloklardan yapılmıştır. Ayrıca bu duvar
işçiliği ile tezat gösterecek şekilde de kaba moloz taştan
yararlanılmıştır.
Doğu yönündeki
girişin iki yanında üstte ikişer, altta da ikişer pencere bulunmaktadır.
Çatının hemen altındaki üst sıra pencereler dıştan şebekeli basit
dikdörtgen şekildedir. Bunlardan girişe doğru olanlar hafifçe
birbirlerine kaydırılmış, alt pencereler uzaktan tek pencere görünümünü
vermekte iseler de bu durum büyük bir dikdörtgen pencerenin dilimli
kemerle dekoratif bir şekle dönüşmesinden meydana gelmiştir. Bu
pencereler iki yandan burmalı gövdeli, volütlü başlıklı birer sütuncukla
sınırlandırılmıştır. Bunların üzeri de yekpare mermer blokların
oyulması ile beş dilimli bir kemer şekline sokulmuştur. Bu kemerin
ortasında da basit bir düğüm ve geçmeler meydana getirilmiştir.
Köşelerde asma yaprağı, üzüm salkımı, çiçekler ve rozetlerden oluşan bir
kompozisyon da onları tamamlamıştır. Pencerenin üzerinde tek satır
halinde bir ayete yer verilmiştir. Girişin sağındaki üst pencere ise
ondan biraz daha farklıdır. Burada yedi dilimli kemer iki ayrı mermer
bloğun oyulmasından meydana getirilmiştir. Burada da basit bir düğümlü
geçme dikkati çekmektedir. Bu pencerenin üzerinde yine tek satırlı bir
başka ayete yer verilmiştir. Caminin bu cephesindeki en dikkati çeken
nokta güney cephesi ile birleştiği yerdeki köşelere yerleştirilmiş
devşirme arslan heykelidir. Dikdörtgen bir niş içerisinde bulunan bu
arslan heykelinin yüz kısmının hatları belli olmayacak şekilde
aşınmıştır.
Caminin doğu
cephesinin ortasında giriş kapısı bulunmaktadır. Ahşap bir sundurma
içerisine alınan ve yüksekliği çatı seviyesine kadar ulaşan bu kapıya
birkaç basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Mermerden özenli bir
işçilikle yapılan bu kapının yan duvarlarını üç sıra, çevresini de tek
sıra halinde bir çerçeve çevirmiştir. Girişin üzeri geçmeli, basık bir
kemer şeklinde olup, kilit taşının üzerine buket şeklinde bir palmet
motifi ile küçük bir kabara, kemer köşelerine de küçük rozetler, çiçek
motifleri işlenmiştir. Kemerin üzerinde tek satır halinde sülüs yazılı
yapım kitabesi bunun üzerinde de yine bir ayetten alınma iki satırlık
bir başka kitabe daha bulunmaktadır. Yapım kitabesinde ismi geçen (El
Emiru’l Kebir) unvanı Aydınoğlu Mehmet Bey’in 1312–1313 yıllarında
yöreye hâkim olduğunu yansıtmaktadır.
Caminin
mermerden devşirme bloklarla kaplı olan güney cephesine üstte dört,
altta da üst üste oturtulmuş ikişer pencere açılmıştır. Üstteki
pencereler doğu yönündeki pencerelerin hemen hemen eşidir. Alt sıra
pencereler ise yine iki kat halindedir. Bunların üzerlerine sivri
kemerli daha küçük pencereler yerleştirilmiştir. Üst pencerelerin kenar
köşelerinde görülen çarkıfelek ve çiçek dolgulu rozetler bu cephedeki
tek süsleme unsurlarıdır.
Caminin
batı cephesinin bütününde moloz taş duvar işçiliği görülmektedir. Ancak
yapımından sonra bu kısmın değişik zamanlarda onarıldığını gösteren
izler de görülmektedir.
Cami ile
ilgili olarak Evliya Çelebi, Fuat Köprülü ve İbrahim Hakkı Uzunçarşılı
ayrıntı vermemekle beraber üç kapısı olduğunu belirtmişlerdir. Konuyu
araştıran Selda Kalfazade köylülerle yaptığı konuşmalarda 1930’lu
yıllarda batı cephesinin güney köşesindeki pencerenin kapı olarak
kullanıldığını öğrenmiştir. Böylece yapının üç kapılı olduğu da ortaya
çıkmıştır.
Caminin kuzey girişi
yapı işçiliği ve kompozisyon bakımından doğu girişinin hemen hemen bir
tekrarıdır. Yalnızca giriş açıklığını geçmeli taş sivri bir kemer
örtmektedir. Bu kemerdeki her taşın üzeri küçük rozetlerle süslenmiştir.
Kilit taşının üzerinde bitkisel bir motif, köşelerde içleri dolgulu iri
madalyonlar bulunmaktadır. Kapının üzerindeki kitabelik bölümünde de
iki satır halindeki sülüs yazılı kitabe caminin yapımı ile ilgilidir.
Burada Aydınoğlu Mehmet Bey’in 1312–1313 yıllarında bu camiyi yaptırdığı
yazılıdır. Bunun dışında kapı üç yönden sülüs yazılı bir ayetle geniş
bir çerçeve içerisine alınmıştır.
Ahşap
sundurmadan birkaç basamak merdivenle inilen ibadet mekânı kuzey-güney
doğrultusunda dört sıra halinde kemerlerle birbirine bağlı sütunların
oluşturduğu beş nefli bir plan şekli göstermektedir. Bunlardan orta nef
daha geniş tutulmuş ve özellikle mihrap önü kubbe ile örtülerek daha
belirgin bir şekle sokulmuştur. Mihrap önündeki kubbeye pandantiflerle
geçilmektedir. Doğudan batıya doğru dörderli olmak üzere üç sıra
halindeki bu sütunlardan batıdaki dördüncü sırada üç tane sütun
bulunmaktadır. Ancak orijinal yapıda on altı sütun olduğu Evliya Çelebi
Seyahatnamesi’nde belirtilmiştir. Tayin edilemeyen bir dönemde belki de
deprem sonucu caminin iç düzeninde bir farklılık meydana gelmiştir.
Mihrap
ve mihrap önü mekânı ile orta nefe yönelik kemerin üst bölümü mozaik
çini ile kaplıdır. Kakma tekniğindeki bu çiniler koyu mor, firuze
renklerinde olup, geometrik bezemelidir. Mihrabın yanındaki ceviz minber
Muzaferiddin Bin Abdülvahid’in eseri olup, kündekâri tekniğinde
yapılmıştır.
Caminin batı
cephesinin güney köşesinde yer alan minare kesme taştan bir kaide
üzerine oturtulmuştur. Silindirik gövdeli tuğla minarenin üzeri firuze
renkte sırlı tuğlalarla kaplanmıştır. Minare gövdesinin alt kısmını
sırlı ve sırsız tuğlaların zikzaklı bir örgü, şerefe altına rastlayan
üst bölümün de firuze sırlı tuğlalardan baklavalı örgü şeklinde
yapıldığı da dikkati çekmektedir. Buradaki baklavalı örgü minarenin
petek kısmında da tekrarlanmışsa da günümüze yalnızca bezemenin alt
kısmı gelebilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder