Kurtuluş Savaşı öncesinde burada
yaşayan insanların çoğu bağcılık ve şarapçılıkla geçinen Rumlardı.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra mübadele sırasında buradaki halk Yunanistan’a
gönderilmiş, Selanik ve çevresinden gelen Türk halkı da buraya
yerleştirilmiştir. İzmir Valisi Kazım Dirik bu mübadeleden sonra burayı
ziyarete gelmiş, köyün muallimi Suat Bey’in yazıp bestelediği marş ile
karşılanmış, buna duygulanan vali köyün ismini Şirince olarak
değiştirmiştir.
Ünlü Yunan yazarı
Dido Sotiriu da “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” isimli kitabında
Şirince’den ve buradaki yaşantıdan uzun uzun söz etmiştir.
Şirince’de
günümüze gelebilen yapılar XIX. yüzyıla tarihlendirilmektedir. XX.
yüzyılın ilk yarısında da bunlara yenileri eklenmiştir. Günümüzde yeni
yapılanmalar yok denilecek kadar azdır. Yerleşim topografyaya uygun
olarak yamaçlara yayılmıştır. Köyün batısında İstiklâl, doğusunda da
İstihlas mahalleleri bulunmaktadır.
Oldukça
geniş bir araziye, yamaca yayılan bu tarihi doku dar sokaklar, Arnavut
kaldırımlar ve merdivenlerin çevresinde kurulmuştur. Evler çoğunlukla
iki katlı olup, alt katları moloz taştan, üst katlar da hımış
tekniğinde, kâgir olarak yapılmıştır. Dolgu malzemesi olarak kerpiç ve
tuğlaya yer verilmiştir. Evler pencereler ve cumbalarla dışa yöneliktir.
Balkonlar çekmeler üzerine oturtulmuştur.
Şirince
evlerinde bodrum katlar mutfak, depo ve kiler olarak kullanılmıştır.
Üst katlarda sofanın çevresinde iki veya üçlü odalardan oluşmaktadır.
Bunlardan caddeye bakan oda başoda olup, en geniş olanıdır. Üzerleri
alaturka kiremitle kaplı çatılarla örtülüdür. Evlerin bazılarında
pencere kenarlarında, saçaklarda ve tavanlarda bezemelere
rastlanmaktadır. Pencere kenarları ve saçaklarda çeşitli resimler ve kuş
motifleri bulunmaktadır. Kapılarda maden işçiliğinin en güzel
örneklerinden olan, başta Meryem Ana’nın eli olmak üzere çeşitli kapı
tokmağı örnekleri dikkati çekmektedir.
Şirince’de
günümüze gelebilen evlerden en önemlileri kâgir bir yapı olan Doktorun
Evi ile yanındaki Hastane binasıdır. Günümüzde bu evlerin bazıları
pansiyona dönüştürülmüş, çarşısı turistik amaçlı olarak yeniden
düzenlenmiştir.
Birgi Evleri (Ödemiş)
Ödemiş’in
Birgi bucağında günümüze gelebilen sivil mimari örnekleri
bulunmaktadır. XV. yüzyılda Gazi Sasa Bey tarafından Bizans’tan alınan,
önce Menteşeoğullarının sonra da Aydınoğullarının egemenliğine giren
Birgi bu beyliklerin merkezi konumuna gelmiştir. Bu nedenle de Selçuklu
mimarisini yansıtan, Aydınoğlu Mehmet Bey Camisi ve Türbesi başta olmak
üzere yapılar burada bulunmaktadır. XVI. yüzyılda Osmanlının büyük ilim
âlimlerinden Birgivi Mehmet Efendi’nin burada yaşamış olması kentin
bilim, eğitim ve kültür yönünden bir merkez olmasını sağlamıştır.
Osmanlı
dönemindeki kültürel bir merkez oluşu Birgi’nin mimarisini
etkilemiştir. Ayrıca iklim koşullarının yumuşaklığı ve tarımsal yönetim
ile yapılanmaya uygun topografya da mimariyi biçimlendirmiştir. Birgi
XV.-XVII. yüzyıllarda kültürel alanda çok gelişmiş ancak, XVII.
yüzyıldan sonra önemini yitirmeye başlamıştır. XIX. yüzyılın ikinci
yarısında Aydın Sancağına bağlanmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında
Yunanlılar tarafından işgal edilmiş ve savaş sonrasında da Yunanlılar
tarafından tahrip edilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise büyük bir gelişim
göstermemiştir. Bununla beraber Birgi’de Çakırağa, Sandıkoğlu ve
Kerimağa konakları gibi büyük konutların yanı sıra sivil mimariyi
yansıtan örnekler günümüze gelebilmiştir.
Birgi
sivil mimarisi de yöredeki malzeme ile bağlantılıdır. Yakın çevreden
kolayca elde edilebilen taş ve ahşap yapılarda kullanılmıştır. Ayrıca
çatı örtüsünde kullanılan alaturka kiremidin yapımı için de elverişli
olan killi toprak çevrede bulunmaktadır.
Sivil
mimari örnekleri Birgi Deresi’nin doğu ve batısındaki yamaçlara
yayılmıştır. Buralardaki eski mahalleler köprülerle birbirine
bağlanmıştır. Doğu yamacının kuzeyinde bulunan Cami-i Kebir Mahallesi
son derece gelişmiş sokakları ile Osmanlı kent dokusunun karakteristik
örneklerini günümüze yansıtmıştır. Bu mahalle içerisinde çıkmaz
sokaklar, dar sokakların çevresinde yüksek duvarlarla birbirlerinden
ayrılan evlerde dış sofalı planlar yaygın olarak kullanılmıştır.
Buradaki yapıların zemin katları taş, üst katları ise ahşaptan
yapılmıştır. Zemin katlar pahlı köşeleri olan sağır duvarlardır. Evlere
giriş iki kanatlı ve geniş ahşap kapılardandır. Evlerin alt katları
ahşap hatıllı, yığma taş duvarlardan yapılmış, üst katlar ise tamamen
hımış dolgulu ahşap karkastır.
Evlerin
asıl plan şemaları üst katlarda görülmektedir. Üzeri örtülü veya açık
olan sofanın bir, iki ve bazen de üç yönünde odalar sıralanmıştır. Bu
odalara ana sofadan veya büyük evlerde ise yan sofalardan girilmektedir.
Üst katlar çıkmalar, sofalar ve dışa yönelik kafesli pencereler ve
bunların üzerini örten geniş saçaklı çatılarla dikkati çekmektedir. Türk
evlerinin tipik örnekleri bu evlerde karşımıza çıkmaktadır.
Birgi’nin
batı yamacındaki Kurtgazi Mahallesi eğimli ve dik sokaklardan
oluşmuştur. Buradaki evler de diğer mahallelerdeki evlerle hemen hemen
aynı plan düzenindedir. Kurtuluş Savaşı sonrasında yanan ve yeniden
düzenlenen şehrin güney kesimindeki Cumhuriyet Mahallesi’nde yapılan
evler geometrik plan düzeni ile diğer bölgelerden ayrılmaktadır. Bu
bölgede daha mütevazı ve diğerlerinden farklı yapılar bulunmaktadır.
Bununla beraber evlerin yapımında taş zemin katları ve ahşap malzemeler
diğer bölgelerdeki evlerde olduğu gibi aynen kullanılmıştır.
Birgi’de
günümüze gelebilen evlerden en tanınmışı XVIII. yüzyılın sonunda
yapılmış olan Çakırağa Konağı’dır. Kendine özgü bir yapı olan bu konak
üç katlı olup, iki yanı sokağa, bir yanı da bahçeye bakmaktadır. Evin
yer katında mutfak, kiler, ambar ve ahır bölümleri bulunmaktadır. Taşlık
biçiminde düzenlenen bu kat aynı zamanda bahçe ile bağlantılıdır. Giriş
kapısının karşısındaki dik basamaklarla bir ara katına çıkılmaktadır.
Buradaki alçak tavanlı odaların kış aylarında kullanıldığı
sanılmaktadır. Ara kat sofasından bir merdivenle üst kata çıkılmaktadır.
Bu katta boydan boya uzanan sofanın bir yanında iki büyük oda, bahçe
yönünde de dışarıya çıkıntılı iki küçük oda bulunmaktadır. Odalar
birbirlerine bitişik olmayıp, aralarına eyvanlar yerleştirilmiştir.
Duvarları moloz taş, kerpiç, üst katlar ağaç çatkılı olup, sıva üzerine
kalem işleri yapılmıştır. Bu kalem işleri konağın en belirgin
özellikleridir. Burada barok ve ampir üslupta kitabeler, madalyonlar,
çiçekli saksılardan oluşan motifler tekrarlanmıştır. Sofanın duvarları,
pencere üzerleri raflarla doldurulmuştur. Tavan süslemeleri ahşap
işçiliğinin en güzel örneklerini sergilemektedir. Buradaki tavanlarda
çarkıfelek, göbekler ve geometrik motifler bütün yüzeyi doldurmuştur.
Birgi
evleri kentsel koruma kapsamı içerisine alınmıştır. Sit alanı olarak
ilan edilen bu bölgede ÇEKÜL Vakfı da çalışmalar yapmakta ve korumaya
yönelik yeni arayışlar içerisindedir. ÇEKÜL Vakfı, İzmir Valiliği, Birgi
Belediyesi ve Mimar Sinan Üniversitesi iş birliğiyle Küçük Menderes
Havzası içerisinde Birgi beldesinin kaybolmakta olan doğal ve kültürel
zenginliğini koruma çalışmalarını 1997 yılından beri sürdürmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder