İzmir Sivil Mimarisi
İzmir
tarih boyunca geçirdiği 1654, 1664 ve 1723 depremleri ve 1825 yangını
nedeni ile yapılarının büyük çoğunluğu yok olmuştur. Günümüze gelebilen
sivil mimari örneklerinin çoğu XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın
başlarına tarihlendirilmektedir. Bununla beraber İzmir’in sivil mimari
örnekleri konusunda gezginlerin yazmış olduklarından ayrıntılı bilgi
edinilmektedir. XVII. Yüzyılda kente gelen Evliya Çelebi İzmir’de
yerleşimin kale sırtlarında ve ovada kıyı boyunca yayıldığını ve bu
evlerin 2000 civarında olduğundan söz etmektedir. C.Texier daha
ayrıntılı bilgi vermekte, İzmir’in sivil mimari örneklerinin ve devlet
yapılarının mimari yönden çok fazla özellik taşımadığını, evlerin
kaldırımlı dar sokaklar çevresinde kurulduğunu belirtmiştir. Ayrıca
evlerin şahnişlerindeki üst kat pencerelerinin ve saçakların
yakınlığının güneşi azalttığını da ileri sürmüştür.
Türk
döneminde İzmir’de yerleşim daha çok Kadifekale’den denize doğru uzanan
alanda olmuştur. Özellikle bu yerleşimler İzmir Kalesi dışındadır.
Gezginlerin notlarında bu yerleşim ortaklaşa aynı sözcüklerle ifade
edilmiştir:
“Kadifekale’nin
bulunduğu tepeye yaslanan İzmir’in denizden görünüşü gerçekten çok
güzeldir. Kıyı boyunca evler sıralanmıştır. Bu ev dizilerinin çıkıntılı
balkonları, yeşil selvi ağaç kümelerinin ortasında camiler
bulunmaktadır”.
General Moltke de
“Eğer gökten bir avuç küçücük kırmızı ev, birkaç cami ve çeşme düşse
imar planı bu şehirdekinden daha karmaşık olamazdı” demektedir.
İzmir’de
1845 yangınından sonra Sultan Abdülmecit bütün yangın yerlerinin
yeniden düzenlenmesini istemiş ve şehir eskiye oranla daha düzgün bir
şekilde yapılmıştır. Bu arada önceki şehrin dolambaçlı ve dar yolları
düzeltilmiş ve bu tür şehircilik çalışmaları 1940 yılına kadar
sürmüştür. Bu arada yeni açılan Fevzipaşa Bulvarı’nın Kadifekale
yönündeki Türk mahalleleri değişmemiştir. XIX. yüzyılda sivil mimari
yönünden önemli olan Türk mahalleleri Tilkilik, Namazgâh, Keçeciler,
Çorakkapı, Mezarlıkbaşı, İkiçeşmelik, Selvili Mescit, Ballıkuyu,
Arapfırını Sokağı ve Kemeraltı’nda bulunmaktadır. Bu mahallelerin hemen
hepsi meyilli bir arazide kurulmuş, yapılanma da ona göre uygulanmıştır.
İzmir’in
en eski evleri çoğunlukla iki katlıdır. Zemin katı depo işlevi için
ayrılmış, oturma ve yatak odaları da ikinci kattadır. Bu evler de
Anadolu’nun diğer bölgelerinde olduğu gibi geniş ve uzun hollerden
meydana gelmiştir.
XIX. yüzyılda
batılılaşma sürecine giren Osmanlı İmparatorluğu’nda sivil mimari de
değişime uğramıştır. Bu dönemde Neo-Klasik üslup kentin hemen hemen tüm
yapılarında uygulanmıştır. Ancak bu dönemde İzmir’in batılı tüccarların
ve kolonilerin etkisi ile kıyı boyunda ticarete dönük bir yapılanmaya
gidilmiştir. Bununla beraber yine de Göztepe, Karantina ve Karşıyaka’da
kıyı boyunda evlerin yapıldığı da görülmüştür. XIX. yüzyılın sonu ile
XX. yüzyılın başlarında Alsancak’a kadar uzanan Kordonboyu’nda iki ve üç
katlı Neo-Klasik üslupta ticari yapılar ve Rum evleri sıralanmıştır.
Şehrin Tilkilik ile Namazgâh semtlerinin birleştiği bölgede gelirleri
yüksek olan Türk ve Musevi ailelerin konutları bulunmaktadır. Kentin
orta tabaka insanları Namazgâh ile Tilkilik semtlerinin arkasına gelen
bölgelerine, özellikle Mezarlık başına yerleşmişlerdir. Bunun yanı sıra
Eşref Paşa ve İkiçeşmelik semtlerine de yine gelir düzeyleri düşük
Müslüman aileler yerleşmişlerdir. Kentin Müslüman olan orta ve üst
tabakası da Karantina, Göztepe ve Kokaryalı’daki dar sahil şeridi ile
oraya kadar uzanan tepelerde konutlarını yapmışlardır. Bunlar yalı
dizileri ve köşklerdir.
Bu dönemde
İzmir’de yapılan sivil mimari örneklerinin çoğu yüksek avlu
duvarlarının arkasında olup, bu duvarlar saçaklıdır. Bunların
arkasındaki evlerin cepheleri cumbalarla hareketlendirilmiştir. Üzerleri
beyaz veya renkli sıvanmış taş duvarlı, ahşap kapıdan mermer avluya
geçilmektedir. İzmir evlerinin hemen hepsinde bir avlu bulunmaktadır. Bu
avlu içerisinde eve girişi sağlayan merdivenler, duvarlarda nişler,
avlu ortasında fıskiyeli havuz ve kuyular bulunuyordu. Çoğunlukla içe
dönük, dışa kapalı olan bu evlerin bazıları harem ve selamlık olarak iki
ayrı bölümden meydana gelmiştir. Bu evlerin ahşap saçakları, ahşap
doğramaları, kirişleri ve payandaları bulunmaktadır. Zemin kat ile
üzerindeki kat arasında çoğu kez ara katlar oluşturulmuştur. Evlerin
belirli bir yüksekliğe kadar altları taştan, üst kısımları da ahşap
karkastan yapılmıştır. Dolgu kısımlarında ve bölmelerde tuğlaya yer
verilmiştir. Bu tür karkas sistemi depreme karşı bir önlemdir.
Evlerin
birinci katları kış, ikinci katları da yaz şartlarına göre
hazırlanmıştır. Çoğunlukla iki katlı olan ve dış sofalı plan düzeninin
uygulandığı bu evlerde Başodalar ahşap payandalarla desteklenmiş,
dışarıya doğru çıkıntılıdır. Ancak tümünde ışıklandırmaya ve
havalandırmaya önem verilmiştir. Evler birbirlerinin görüntüsünü
bozmayacak şekilde yapılmıştır.
İzmir’deki
sivil mimari örneklerinin başında Uşakizadeler Köşkü gelmektedir. Beyaz
Köşk veya Latife Hanım Köşkü olarak tanınan bu köşkü XIX. yüzyılda
Uşakizade Muammer Bey’in babası Sadık Bey yaptırmıştır. Atatürk 14 Eylül
1922–27 Eylül 1924 tarihleri arasında bu köşke beş kez gelmiş ve
kalmıştır. İzmir Göztepe semtinde eğimli bir arazide bulunan bu köşk üç
katlı olup, geni bir bahçe içerisinde taş ve ahşap kaplamalı bir
yapıdır.
XIX. yüzyılda yapılmış
olan Halil Rıfat Paşa Köşkü, ana yapı ve müştemilat binasından meydana
gelmiştir. İki katlı olan yapının yanında tek katlı müştemilat binası
bulunmaktadır. XX. yüzyılın sonlarında orijinal durumuna uygun olarak
restore edilen köşk TULOV Vakfı tarafından Kültür ve Eğitim Merkezi
olarak kullanılmaktadır.
Alsancak
Gar Binası İzmir-Aydın demiryolunun 1856’da hizmete girmesinden sonra
1858 yılında yaptırılmıştır. Gar binası tek katlı olup kesme taş ve
tuğladan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı olan yapı kırma çatı ile
örtülüdür. Giriş holünün çevresindeki koridorlarda çeşitli odalar
sıralanmıştır.
Basmane Gar Binası
XIX. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Kesme taştan dikdörtgen
planlı gar binasının orta bölümü üç katlı olup, burası istasyonun ana
salonudur. Yapının üzeri kırma çatı ile örtülmüş, iki kenarın ortasına
da üçgen alınlıklar yerleştirilmiştir. Böylece yapının düz cephe
görünümüne hareketlilik sağlanmıştır. Yapı alt sırada dikdörtgen, üst
sırada ise yayvan yuvarlak dizi halinde pencerelerle aydınlatılmıştır.
Köşelere kesme taştan köşebentler oturtulmuştur.
Konak
Meydanı’nda bulunan Hükümet Konağı 1868–1872 yıllarında yapılmıştır.
XX. yüzyılın sonlarına doğru yanan bu yapı yeniden orijinaline uygun
olarak yapılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda önemli bir yeri olan bu binada
Türk ordusunun şehre girmesi sırasında balkonda asılı olan Yunan bayrağı
indirilerek yerine Türk bayrağı çekilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder