Pages

Subscribe:

Ads 468x60px

5 Ocak 2013 Cumartesi

İzmir İli Tarihi Eserleri 24

İzmir Sivil Mimarisi
İzmir tarih boyunca geçirdiği 1654, 1664 ve 1723 depremleri ve 1825 yangını nedeni ile yapılarının büyük çoğunluğu yok olmuştur. Günümüze gelebilen sivil mimari örneklerinin çoğu XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başlarına tarihlendirilmektedir. Bununla beraber İzmir’in sivil mimari örnekleri konusunda gezginlerin yazmış olduklarından ayrıntılı bilgi edinilmektedir. XVII. Yüzyılda kente gelen Evliya Çelebi İzmir’de yerleşimin kale sırtlarında ve ovada kıyı boyunca yayıldığını ve bu evlerin 2000 civarında olduğundan söz etmektedir. C.Texier daha ayrıntılı bilgi vermekte, İzmir’in sivil mimari örneklerinin ve devlet yapılarının mimari yönden çok fazla özellik taşımadığını, evlerin kaldırımlı dar sokaklar çevresinde kurulduğunu belirtmiştir. Ayrıca evlerin şahnişlerindeki üst kat pencerelerinin ve saçakların yakınlığının güneşi azalttığını da ileri sürmüştür.
Türk döneminde İzmir’de yerleşim daha çok Kadifekale’den denize doğru uzanan alanda olmuştur. Özellikle bu yerleşimler İzmir Kalesi dışındadır. Gezginlerin notlarında bu yerleşim ortaklaşa aynı sözcüklerle ifade edilmiştir:
“Kadifekale’nin bulunduğu tepeye yaslanan İzmir’in denizden görünüşü gerçekten çok güzeldir. Kıyı boyunca evler sıralanmıştır. Bu ev dizilerinin çıkıntılı balkonları, yeşil selvi ağaç kümelerinin ortasında camiler bulunmaktadır”.
General Moltke de “Eğer gökten bir avuç küçücük kırmızı ev, birkaç cami ve çeşme düşse imar planı bu şehirdekinden daha karmaşık olamazdı” demektedir.
İzmir’de 1845 yangınından sonra Sultan Abdülmecit bütün yangın yerlerinin yeniden düzenlenmesini istemiş ve şehir eskiye oranla daha düzgün bir şekilde yapılmıştır. Bu arada önceki şehrin dolambaçlı ve dar yolları düzeltilmiş ve bu tür şehircilik çalışmaları 1940 yılına kadar sürmüştür. Bu arada yeni açılan Fevzipaşa Bulvarı’nın Kadifekale yönündeki Türk mahalleleri değişmemiştir. XIX. yüzyılda sivil mimari yönünden önemli olan Türk mahalleleri Tilkilik, Namazgâh, Keçeciler, Çorakkapı, Mezarlıkbaşı, İkiçeşmelik, Selvili Mescit, Ballıkuyu, Arapfırını Sokağı ve Kemeraltı’nda bulunmaktadır. Bu mahallelerin hemen hepsi meyilli bir arazide kurulmuş, yapılanma da ona göre uygulanmıştır.
İzmir’in en eski evleri çoğunlukla iki katlıdır. Zemin katı depo işlevi için ayrılmış, oturma ve yatak odaları da ikinci kattadır. Bu evler de Anadolu’nun diğer bölgelerinde olduğu gibi geniş ve uzun hollerden meydana gelmiştir.
XIX. yüzyılda batılılaşma sürecine giren Osmanlı İmparatorluğu’nda sivil mimari de değişime uğramıştır. Bu dönemde Neo-Klasik üslup kentin hemen hemen tüm yapılarında uygulanmıştır. Ancak bu dönemde İzmir’in batılı tüccarların ve kolonilerin etkisi ile kıyı boyunda ticarete dönük bir yapılanmaya gidilmiştir. Bununla beraber yine de Göztepe, Karantina ve Karşıyaka’da kıyı boyunda evlerin yapıldığı da görülmüştür. XIX. yüzyılın sonu ile XX. yüzyılın başlarında Alsancak’a kadar uzanan Kordonboyu’nda iki ve üç katlı Neo-Klasik üslupta ticari yapılar ve Rum evleri sıralanmıştır. Şehrin Tilkilik ile Namazgâh semtlerinin birleştiği bölgede gelirleri yüksek olan Türk ve Musevi ailelerin konutları bulunmaktadır. Kentin orta tabaka insanları Namazgâh ile Tilkilik semtlerinin arkasına gelen bölgelerine, özellikle Mezarlık başına yerleşmişlerdir. Bunun yanı sıra Eşref Paşa ve İkiçeşmelik semtlerine de yine gelir düzeyleri düşük Müslüman aileler yerleşmişlerdir. Kentin Müslüman olan orta ve üst tabakası da Karantina, Göztepe ve Kokaryalı’daki dar sahil şeridi ile oraya kadar uzanan tepelerde konutlarını yapmışlardır. Bunlar yalı dizileri ve köşklerdir.
Bu dönemde İzmir’de yapılan sivil mimari örneklerinin çoğu yüksek avlu duvarlarının arkasında olup, bu duvarlar saçaklıdır. Bunların arkasındaki evlerin cepheleri cumbalarla hareketlendirilmiştir. Üzerleri beyaz veya renkli sıvanmış taş duvarlı, ahşap kapıdan mermer avluya geçilmektedir. İzmir evlerinin hemen hepsinde bir avlu bulunmaktadır. Bu avlu içerisinde eve girişi sağlayan merdivenler, duvarlarda nişler, avlu ortasında fıskiyeli havuz ve kuyular bulunuyordu. Çoğunlukla içe dönük, dışa kapalı olan bu evlerin bazıları harem ve selamlık olarak iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Bu evlerin ahşap saçakları, ahşap doğramaları, kirişleri ve payandaları bulunmaktadır. Zemin kat ile üzerindeki kat arasında çoğu kez ara katlar oluşturulmuştur. Evlerin belirli bir yüksekliğe kadar altları taştan, üst kısımları da ahşap karkastan yapılmıştır. Dolgu kısımlarında ve bölmelerde tuğlaya yer verilmiştir. Bu tür karkas sistemi depreme karşı bir önlemdir.
Evlerin birinci katları kış, ikinci katları da yaz şartlarına göre hazırlanmıştır. Çoğunlukla iki katlı olan ve dış sofalı plan düzeninin uygulandığı bu evlerde Başodalar ahşap payandalarla desteklenmiş, dışarıya doğru çıkıntılıdır. Ancak tümünde ışıklandırmaya ve havalandırmaya önem verilmiştir. Evler birbirlerinin görüntüsünü bozmayacak şekilde yapılmıştır.
İzmir’deki sivil mimari örneklerinin başında Uşakizadeler Köşkü gelmektedir. Beyaz Köşk veya Latife Hanım Köşkü olarak tanınan bu köşkü XIX. yüzyılda Uşakizade Muammer Bey’in babası Sadık Bey yaptırmıştır. Atatürk 14 Eylül 1922–27 Eylül 1924 tarihleri arasında bu köşke beş kez gelmiş ve kalmıştır. İzmir Göztepe semtinde eğimli bir arazide bulunan bu köşk üç katlı olup, geni bir bahçe içerisinde taş ve ahşap kaplamalı bir yapıdır.
XIX. yüzyılda yapılmış olan Halil Rıfat Paşa Köşkü, ana yapı ve müştemilat binasından meydana gelmiştir. İki katlı olan yapının yanında tek katlı müştemilat binası bulunmaktadır. XX. yüzyılın sonlarında orijinal durumuna uygun olarak restore edilen köşk TULOV Vakfı tarafından Kültür ve Eğitim Merkezi olarak kullanılmaktadır.
Alsancak Gar Binası İzmir-Aydın demiryolunun 1856’da hizmete girmesinden sonra 1858 yılında yaptırılmıştır. Gar binası tek katlı olup kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı olan yapı kırma çatı ile örtülüdür. Giriş holünün çevresindeki koridorlarda çeşitli odalar sıralanmıştır.
Basmane Gar Binası XIX. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Kesme taştan dikdörtgen planlı gar binasının orta bölümü üç katlı olup, burası istasyonun ana salonudur. Yapının üzeri kırma çatı ile örtülmüş, iki kenarın ortasına da üçgen alınlıklar yerleştirilmiştir. Böylece yapının düz cephe görünümüne hareketlilik sağlanmıştır. Yapı alt sırada dikdörtgen, üst sırada ise yayvan yuvarlak dizi halinde pencerelerle aydınlatılmıştır. Köşelere kesme taştan köşebentler oturtulmuştur.
Konak Meydanı’nda bulunan Hükümet Konağı 1868–1872 yıllarında yapılmıştır. XX. yüzyılın sonlarına doğru yanan bu yapı yeniden orijinaline uygun olarak yapılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda önemli bir yeri olan bu binada Türk ordusunun şehre girmesi sırasında balkonda asılı olan Yunan bayrağı indirilerek yerine Türk bayrağı çekilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız