Pages

Subscribe:

Ads 468x60px

5 Ocak 2013 Cumartesi

İzmir İli Tarihi Eserleri 47


Parmaklı Mescit (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan XIV. yüzyılın sonunda veya XV. yüzyılın başında yapıldığı sanılmaktadır.
Moloz, kesme taş ve tuğla hatıllı olarak yapılmış olan bu mescit, kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Duvar işçiliğinde yer yer antik yapılardan getirilmiş taşlar da kullanılmıştır. Mescidin doğu cephesinde altıgen ve baklava dilimleri şeklinde duvar bezemesi yapılmıştır. Bunlar Selçuklu mimari geleneğinin devamı niteliğindedir.
İbadet mekânını örten kubbe Türk üçgenlerinin yardımı ile sekizgen kasnak üzerine oturtulmuştur. Kubbenin ve trompların üzerleri kiremit örtülüdür. Duvarlarındaki izlerden değişik zamanlarda onarım gördüğü ve duvarların yenilendiği anlaşılmaktadır. Bunu belirten ilk yapıya ait yuvarlak tuğla kemer izleri görülmektedir.
İbadet mekânı iki sıra halinde düzensiz pencere dizileri ile aydınlatılmıştır. Yuvarlak niş şeklindeki mihrabında bezeme bulunmamaktadır. Caminin yanındaki taş kaide üzerinde olduğu sanılan minarenin yalnızca kaidesi günümüze gelebilmiştir.

Ulu Cami (Bergama)

İzmir ili, Bergama ilçesinde bulunan Ulu Cami’yi Sultan Yıldırım Beyazıt 1399 yılında yaptırmıştır. Cami 1905 yılında ve 1949 yılında onarılmıştır.
Kesme taştan dikdörtgen planlı yapılmış olan caminin ibadet mekânı dört payenin taşıdığı, sekizgen kasnaklı, aynı eksen üzerinde üç kubbe ile örtülmüştür. İbadet mekânına giriş kapısı yan tarafta olup, dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış, yuvarlak kemerlidir. İbadet mekânı her duvarda ikişer tane altlı üstlü dörder pencere ile aydınlatılmıştır. Bunlardan üst sıradakiler alçı şebekelidir.
Mihrap yuvarlak niş şeklinde olup, Selçuklu sülüsü ile yazılmış girift bir kitabesi bulunmaktadır. Aynı zamanda mihrap geometrik bezemelerle ve alçı kabartmalarla süslenmiştir. Minber mermerden olup, geometrik bezemelidir.
Yanındaki 38 m. yüksekliğindeki minaresi taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli, tek şerefelidir. Minare 1949 yılında onarılmıştır.
Kemeraltı Camisi

İzmir İli Tarihi Eserleri 46

Selçuklu Minaresi (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan minare XIII.-XIV. yüzyıl başlarında yapılmış bir mescide aittir. Mescit günümüze gelememiştir. Bu bakımdan banisi ve yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber minare Selçuklu üslubunun tüm özelliklerini yansıtmaktadır.
Taş kare kaide üzerine yuvarlak tuğla gövdeli olan minare lacivert, firuze ve yeşil renkli sırlı tuğlalarla örülmüştür. Şerefe altı mukarnaslı olup, petek kısmı taş ve tuğlalar karışık olarak örülmüş, 3–6 sıra tuğla tüm petek gövdesini kaplamıştır.

Laleli Cami (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde, Viran Kapı yanında bulunan bu cami 1534 yılında yapılmıştır.
Kesme taş, moloz taş ve antik yapılardan getirilmiş taşlardan yapılan cami kare planlıdır. Caminin önünde üç bölümlü, üzeri kubbeli son cemaat yeri bulunmaktadır. İbadet mekânı kare planlı olup, üzeri kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. İbadet mekânı altlı üstlü iki sıra halinde pencerelerle aydınlatılmıştır. Ancak bu pencere düzeni yapılan onarımlar sırasında özelliğinden uzaklaşmıştır. Mihrap ve minberi sanat tarihi yönünden bir özellik taşımamaktadır.
Son cemaat yerinin yanında bulunan minaresi kare kaide üzerine yuvarlak tuğla gövdeli, tek şerefelidir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 45

Kulaksız Cami (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan bu caminin banisi bilinmemektedir. 1803 yılında eski bir yapının kalıntısı üzerine yapılmıştır. Caminin batı yönündeki duvar eski yapıya aittir. Değişik dönemlerde yapılan onarımlarla ve yakın tarihlerde önüne yapılan ilavelerle özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır.
Cami kesme ve moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Mihrap ve minberi bir özellik taşımamaktadır.
Caminin yanındaki minaresi kesme taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.

Kurşunlu Cami (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan bu cami kaynaklardan öğrenildiğine göre 1439 yılında yapılmıştır. Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla XV. yüzyıl mimari özelliğinden oldukça uzaklaşmıştır. Bu arada da caminin önüne mimarisini gölgeleyen geniş saçaklıklı, ahşap bir son cemaat yeri eklenmiştir.
Cami kesme taştan yapılmış olup, kare planlıdır. İbadet mekânının üzeri 9.20 m. çapında kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Mihrap yuvarlak bir niş şeklinde olup, minberi ahşaptandır.
Yanındaki minaresi taş kaide üzerine tuğladan yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.

Ansarlı Cami (Bergama)
zmir Bergama ilçesi, Selçuk Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kaynaklardaki bilgiye ve yapının mimari üslubuna dayanılarak 1544 yılında yapıldığı sanılmaktadır.
Kesme taştan yapılmış olan cami kare planlı olup, üzeri tromplu ve sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin önündeki son cemaat yeri iki sütunun ve yan duvar uzantılarının taşıdığı üç kubbe ile örtülmüştür. Buradaki sütunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır.
Son cemaat yerinden girilen giriş kapısı yuvarlak kemerli olup, beyaz mermerdendir. Caminin yanındaki minaresi taş kaide üzerine kesme taştan yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.
Caminin önündeki şadırvanı Roma dönemine ait bir lahitten yapılmıştır.

İzmir İli Tarihi Eserleri 44

Fatih Camisi (Foça)
İzmir ili Foça ilçesinde bulunan bu caminin üzerinde iki ayrı kitabe bulunmaktadır. Avlu kapısı üzerindeki kitabeden öğrenildiğine göre Mustafa Ağa isimli bir kişi tarafından 1531 yılında, Fatih Sultan Mehmet’in isteği üzerine Foça’nın Osmanlı topraklarına katılmasından sonra yaptırılmıştır. Sonraki yıllarda Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile, ancak padişahın ölümünden sonra 1569–1570 yılında yeniden yaptırıldığı ibadet mekânına giriş kapısı üzerindeki kitabeden öğrenilmektedir.
Cami bir sıra kesme taştan bir sıra tuğla hatıllı ve dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Caminin önünde yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış altı sütunun taşıdığı bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Bu son cemaat yeri ibadet mekânını örten çatının devamı ile örtülüdür. İbadet mekânına giriş kapısı yuvarlak kemerli ve mermerden olup, üzerinde sağır bir kemer ve Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği ile yapıldığını belirten kitabe bulunmaktadır. İbadet mekânı altlı üstlü iki sıra halinde ikişer pencere ile aydınlatılmıştır. Bu pencerelerin alt sırasındakiler dikdörtgen, üst sıradakiler de alçı vitraylıdır.
Mihrap yuvarlak bir niş şeklindedir. Caminin yanındaki minaresi kesme taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.

Şadırvanlı Cami (Bergama)
İzmir Bergama ilçesinde bulunan bu cami 155o yılında yaptırılmıştır. Önündeki şadırvandan ötürü halk arasında Şadırvanlı Cami olarak tanınmaktadır.
Kesme taştan yapılmış olan cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, ibadet mekânının üzeri tromplu sekizgen kasnağa oturan merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Mihrap ve minberi sanat tarihi yönünden herhangi bir özellik taşımamaktadır.
İbadet mekânı altlı üstlü iki sıra halindeki pencerelerle aydınlatılmıştır. Yanındaki minaresi kesme taştan yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli olup, 1952 yılında yenilenmiştir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 43

Hafız Süleyman Mescidi (Foça)
İzmir ili Foça ilçesinde bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre Foça Kalesi Dizdarı Kurt Hacı Mustafa tarafından 1548 yılında yaptırılmıştır. Günümüze gelemeyen bu yapının yerine eski kalıntılarından da yararlanılarak XIX. yüzyılın sonunda Hafız Süleyman isimli bir kişi tarafından yeni bir cami yaptırılmıştır.
Cami I. Dünya Savaşı sırasında ibadete kapatılmış, uzun süre harap bir durumda kalmış, 1992 yılında onarılarak yeniden ibadete açılmıştır.
Bugünkü cami kesme taş ve moloz taştan kare planlı olarak yapılmış olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Giriş kapısı önüne ahşap bir sundurma eklenmiştir. İçten düz tavanlı olan ibadet mekânı içerisinde sanat tarihi yönünden önemli herhangi bir bezeme bulunmamaktadır. İbadet mekânı altlı üstlü pencerelerle aydınlatılmıştır. Bunlardan alt sıradakiler dikdörtgen söveli olup, üst sıradakiler ise yuvarlaktır.

Kayalar Camisi (Foça)
İzmir ili Foça ilçesinde, Fatih Camisi’nin 200 m. kuzeydoğusunda bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi konusunda kesin bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber yapının mimari üslubundan XV.-XVI. yüzyılda yapıldığı, XIX. yüzyılda da minaresinin yenilendiği anlaşılmaktadır.
Cami moloz taştan ve antik çağa ait devşirme taşlardan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. İçten düz tavanlı olan yapı değişik zamanlarda yapılan onarımlarla orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır.
Mihrap ve minberi sanat tarihi yönünden herhangi bir özellik taşımamakta olup, geç devir bezemeleri ile süslenmiştir. Yanındaki taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi XIX. yüzyıl mimari üslubunu yansıtacak biçimde soğan kubbelidir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 42

İshak Bey Camisi (Selçuk)
İzmir ili Selçuk ilçesinde, Aydın-İzmir yolu kavşağında bulunan bu caminin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan XIV. yüzyılın başlarında Aydınoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Oldukça harap olan bu cami İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 2005–2006 yılında onarılarak ibadete açılmıştır.
Cami kesme taştan tuğla hatıllı, kare planlıdır. İbadet mekânının üzeri sekizgen kasnaklı kiremitli bir kubbe ile örtülüdür. İbadet mekânının iki yan duvarında altlı üstlü birer pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap yuvarlak bir niş şeklinde olup, dışarıya dikdörtgen çıkıntı yapmıştır. Caminin son cemaat yeri sonradan eklenmiştir.
Cami içerisinde bezeme elemanına rastlanmamıştır. Caminin yanındaki minaresi yapıdan ayrı olup, dikdörtgen taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Şerefe altında dönemine uygun mukarnaslar görülmektedir.

İsa Bey Camisi (Selçuk)
İzmir ili Selçuk ilçesinde, Ayasuluk Kalesi ile St. John Kilisesi’nin bulunduğu tepenin batı yamacında olan bu cami, kapı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre h.776 (1375) tarihinde Aydınoğlu İsa Bey tarafından yaptırılmıştır. Mimarı Ali Bin Müşeymeş ed-Dımışki’dir. Aydınoğlu İsa Bey’in vakfiyesi günümüze gelemediğinden bu cami ile ilgili bilgiler eski gezginlerin yazdıklarından öğrenilmektedir. Evliya Çelebi bu yapıdan söz ederken kitabesini de kaydetmiştir.
Kitabe:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla bu mübarek caminin inşa edilmesini büyük sultan, Millet fertlerinin maliki, İslam’ın ve Müslümanların sultanı, Devletin, dinin ve dünyanın medarı iftiharı Aydınoğlu Mehmet oğlu İsa emretti. Tanrı mülkünü ebedi kılsın. Ali İbni Dımışki yaptı ve bunu Şevval ayının 9’unda ve 776 (1375) senesinde yazdı”.
Cami Selçuk’un (Ayasuluk) Osmanlı yönetimine girmesinden sonra önemini yitirmiş ve cami de kendi haline terk edilmiştir. Zamanla harap olan bu yapı XIX. yüzyılın sonlarında çok bakımsız duruma gelmiştir. XIX. yüzyılın sonlarında bir süre kervansaray olarak kullanılmış, bu sırada da yapıda bir takım değişiklikler meydana gelmiştir. Örneğin; güney duvarındaki mihrap sökülmüş ve yerine bir kapı açılmıştır. XIX. yüzyılın sonlarında kırılan, parçalanan mihrabın üst kısmı İzmir Kestanepazarı Camisi’ne götürülmüş ve oradaki mihrabın üzerine yerleştirilmiştir. Mihrap üzerindeki kitabe frizi de yine İzmir’e götürülmüştür. Ayrıca kuzey ve doğu yönlerindeki kapılardan kitabeler başta olmak üzere mimari parçaları da yerlerinden sökülmüştür. Bu kapıların kitabelerin XIX. yüzyılın sonlarında İzmir’e götürüldüğü kaynaklardan öğrenilmektedir. Yalnızca doğu kapısındaki kitabe Çorapkapı Camisi’nin mihrabı üzerine, kuzey kapısı üzerindeki kitabe de Kestanepazarı Camisi’nin son cemaat yerindeki pencere üzerine yerleştirilmiştir.
İsa Bey Camisi Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün Efes’te yaptığı kazı çalışmaları sırasında G.Niemann 1895’te bu yapıyı da incelemiş ve küçük çapta da olsa düzenleme çalışmaları yapılmıştır. Sonraki yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı ve İzmir Vakıflar Müdürlüğü 1934 yılında ortaklaşa bir restorasyon çalışması yapmıştır. 1988 yılında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü yapıyı bir kez daha restore etmiş ve düzenlemiştir.
Yapının bulunduğu alanın bir yamaçta olması, kuzey ve doğu cephelerini büyük ölçüde etkilemiştir. Bu nedenle de kuzey ve doğu cephelerinde çok az sayıda pencere açılmıştır. Ancak yapının anıtsal görünümü düz bir arazide bulunan güney ve batı cephelerinde açıkça görülmektedir. Batı cephesinde diğer cephelerdeki kesme taş, kireç taşı ve devşirme malzeme uygulanmamış, bütün yüzey düzgün devşirme bloklarla kaplanmıştır. Bezeme yönünden de bu cephe diğerlerinden daha farklı görünümdedir.
Cami enine gelişen iki nefli bir ibadet mekânı ile buna kuzey yönünde eklenen revaklı bir avludan meydana gelmiştir. Batı cephesinde cami ile avlu duvarlarının birleştiği noktada anıtsal bir giriş kapısı bulunmaktadır. Kapının iki yanında, zemin kısmında sıra halinde nişler görülmektedir. Günümüzde camekânla kapatılan bu nişlerin aslında aptes alma muslukları olarak kullanıldıkları sanılmaktadır. Bu nişlerin üzerinde bulunan pencereler iki sıra halinde tüm cepheyi kaplamaktadır. Böylece yapıya, alt sırada nişler, üst sırada da pencerelerle cephe üçlü bir görünüm verilmiştir. Buradan iki yandaki merdivenlerle çıkılan mermerden bir taç kapı yer almaktadır. Bunun üzerine de günümüzde şerefeden yukarısı yıkılmış olan minare yerleştirilmiştir. Doğu kapısının üzerinde de bu minarenin bir benzerine yer verilmiştir. Ancak bu minare günümüze ulaşamamış, XVII. Yüzyıldaki gravürlerde de görülmemektedir.
Giriş kapısından dikdörtgen planlı, ortasında sekizgen bir havuz olan avluya girilmektedir. Avlunun üç yönden revakla kuşatıldığı günümüze gelebilen izlerden anlaşılmaktadır. Antik yapılardan buraya getirilmiş 12 sütun bu bölümün revaklarla kuşatıldığının kanıtıdır. Geniş kemerlerle birbirine bağlanan bu sütunlar ve duvarlardaki konsollar, tuğla kemer izleri, revaklarının üzerinin örtülü olduğunu da göstermektedir.
Caminin ibadet mekânı 18.00x48.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, ortasındaki sekizer metre aralıklarla dizilmiş dört granit sütunla iki eşit sahna ayrılmıştır. Bunlar mihrap yönünde dik bir sahınla (transept) kesilmiş ve ortaya çıkan birbirine eşit iki mekân yan yana 9.00 m. çapında yüksek kasnaklı birer kubbe ile örtülmüştür. Sekizgen kasnaklı olan bu kubbelerden birincisine Türk üçgenleri ile diğerine de pandantiflerle geçilmiştir. Buradaki büyük sütunların antik limanın yanındaki hamamdan getirildiği sanılmaktadır. Bu kubbelerin dışında kalan bölümler çift meyilli çatılarla örtülmüştür.
İsa Bey Camisi Aydınoğulları dönemini yansıtan mimarisinin yanı sıra bezemeleri ile de dikkati çekmektedir. Batı cephesindeki pencere ve giriş kapısı üzerinde zengin ve renkli taş bezemelerle karşılaşılmaktadır. Ayrıca pencerelerde geçme örnekleri ile düğümlü geçmeler birlikte kullanılmıştır. İbadet mekânında mihrap önü kubbesi mozaik çini tekniğinde yapılmış pandantifleri firuze, kahverengi ve koyu mavi renkte çinilerle kaplanmıştır. Bu çinilerin arasına tuğlaların yardımı ile altı köşeli yıldızlar ve altıgenlerden meydana gelen geometrik bir bezeme meydana getirilmiştir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 41

Ulu Cami (Aydınoğlu Camisi) (Ödemiş)
İzmir ili Ödemiş ilçesinde bulunan bu camiyi Aydınoğlu Mehmet Bey 1312 yılında yaptırmıştır. XIV. yüzyılda Ödemiş ve çevresi Aydınoğulları’nın egemenliği altında bulunuyordu.
Selçuklu üslubunu yansıtan cami kesme taştan kare planlı olarak yapılmıştır. İbadet mekânı dörder sütundan oluşan üç dizi sütunla beş sahna ayrılmıştır. İbadet mekânının önünde sekiz sütunun taşıdığı, üzeri çatılı bir son cemaat yeri bulunmaktadır.
Mihrabı Selçuklu geleneğini yansıtan çinilerle bezelidir. Mozaik kakma tekniğinde yapılan mihrap firuze ve koyu mor renkte geometrik yıldız ve geçmelerden meydana gelmiştir. Ayrıca kıvrık dal ve Rumiler mihrabı çepeçevre kuşatmıştır. Selçuklu ustası Muzaferiddin Bin Abdülvahid’in eseri olan minber Selçuklu üslubunda, ceviz ağacından çivi kullanılmadan geçme tekniği ile yapılmıştır. Üzerindeki kitabeden minberin sekiz yıl sonra tamamlandığı anlaşılmaktadır. Caminin içerisindeki pencere kapakları da yine aynı ustanın eseridir.
Caminin güneybatı köşesinde kesme taş kaideli, yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.

Karakol Yanı Camisi (Selçuk)
İzmir Selçuk ilçesinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yakın tarihlerde onarılan caminin mimari üslubundan Aydınoğulları döneminde, XIV. yüzyılda yapıldığı, sonraki yıllarda da onarıldığı anlaşılmaktadır.
Cami kesme taştan tuğla hatıllı, kare planlıdır. Önünde iki sütun ve iki payenin yuvarlak kemerlerle birbirine bağlandığı üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli bir kapıdan içerisine girilen caminin üzeri yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Kasnağın üzerine sağır nişler yapılmıştır. Bu nişlerin içerisine de yuvarlak kemerli küçük vitraylı pencereler yerleştirilmiştir.
Caminin iki yan duvarında dikdörtgen söveli, sağır kitabelikli ikişer pencere bulunmaktadır. Bunların üzerinde de yuvarlak kemerli vitraylı pencereler yerleştirilmiştir.
Mihrap yuvarlak bir niş şeklinde olup, çağına uygun bezemesi günümüze gelememiştir. Caminin ibadet mekânının duvarına bitişik olan minaresi kesme taş kaideli, tuğladan silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. Şerefe altına baklava motifleri ile bezeme yapılmıştır.

İzmir İli Tarihi Eserleri 40

Birgi Ulu Camisi (Ödemiş)

İzmir ili Ödemiş ilçesi Birgi Bucağı’nda bulunan Birgi Ulu Camisi medrese, hamam ve türbeden oluşan bir külliye olarak yapılmıştır. Günümüze cami ve Aydınoğlu Mehmet Bey’in türbesi gelebilmiştir.
Yapı topluluğunu Aydınoğlu Mehmet Bey h.712 (1312–1313) yılında yaptırmıştır. Bunu belirten iki kitabe caminin kuzey ve doğu giriş kapıları üzerinde bulunmaktadır. Birgi’nin simgesi durumundaki bu cami, şehrin ortasından geçen derenin sol tarafında, hafif eğimli bir arazi üzerinde yapılmıştır. Kuzey-güney doğrultusunda, arazinin eğimi dikkate alınarak yapılan cami kare planlı olup, mihraba dikey beş sahınlıdır. Kesme taştan yapılmış olan caminin üzeri çift eğimli bir çatı ile örtülmüştür. Yalnızca mihrap önü kubbelidir. Arazi konumundan ötürü ibadet mekânını aydınlatan iki katlı pencereler farklı konumda olduğu gibi bu durum duvar örgülerine de yansımıştır. Caminin doğu cephesinin önemli bir bölümü devşirme büyük bloklardan yapılmıştır. Ayrıca bu duvar işçiliği ile tezat gösterecek şekilde de kaba moloz taştan yararlanılmıştır.
Doğu yönündeki girişin iki yanında üstte ikişer, altta da ikişer pencere bulunmaktadır. Çatının hemen altındaki üst sıra pencereler dıştan şebekeli basit dikdörtgen şekildedir. Bunlardan girişe doğru olanlar hafifçe birbirlerine kaydırılmış, alt pencereler uzaktan tek pencere görünümünü vermekte iseler de bu durum büyük bir dikdörtgen pencerenin dilimli kemerle dekoratif bir şekle dönüşmesinden meydana gelmiştir. Bu pencereler iki yandan burmalı gövdeli, volütlü başlıklı birer sütuncukla sınırlandırılmıştır. Bunların üzeri de yekpare mermer blokların oyulması ile beş dilimli bir kemer şekline sokulmuştur. Bu kemerin ortasında da basit bir düğüm ve geçmeler meydana getirilmiştir. Köşelerde asma yaprağı, üzüm salkımı, çiçekler ve rozetlerden oluşan bir kompozisyon da onları tamamlamıştır. Pencerenin üzerinde tek satır halinde bir ayete yer verilmiştir. Girişin sağındaki üst pencere ise ondan biraz daha farklıdır. Burada yedi dilimli kemer iki ayrı mermer bloğun oyulmasından meydana getirilmiştir. Burada da basit bir düğümlü geçme dikkati çekmektedir. Bu pencerenin üzerinde yine tek satırlı bir başka ayete yer verilmiştir. Caminin bu cephesindeki en dikkati çeken nokta güney cephesi ile birleştiği yerdeki köşelere yerleştirilmiş devşirme arslan heykelidir. Dikdörtgen bir niş içerisinde bulunan bu arslan heykelinin yüz kısmının hatları belli olmayacak şekilde aşınmıştır.
Caminin doğu cephesinin ortasında giriş kapısı bulunmaktadır. Ahşap bir sundurma içerisine alınan ve yüksekliği çatı seviyesine kadar ulaşan bu kapıya birkaç basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Mermerden özenli bir işçilikle yapılan bu kapının yan duvarlarını üç sıra, çevresini de tek sıra halinde bir çerçeve çevirmiştir. Girişin üzeri geçmeli, basık bir kemer şeklinde olup, kilit taşının üzerine buket şeklinde bir palmet motifi ile küçük bir kabara, kemer köşelerine de küçük rozetler, çiçek motifleri işlenmiştir. Kemerin üzerinde tek satır halinde sülüs yazılı yapım kitabesi bunun üzerinde de yine bir ayetten alınma iki satırlık bir başka kitabe daha bulunmaktadır. Yapım kitabesinde ismi geçen (El Emiru’l Kebir) unvanı Aydınoğlu Mehmet Bey’in 1312–1313 yıllarında yöreye hâkim olduğunu yansıtmaktadır.
Caminin mermerden devşirme bloklarla kaplı olan güney cephesine üstte dört, altta da üst üste oturtulmuş ikişer pencere açılmıştır. Üstteki pencereler doğu yönündeki pencerelerin hemen hemen eşidir. Alt sıra pencereler ise yine iki kat halindedir. Bunların üzerlerine sivri kemerli daha küçük pencereler yerleştirilmiştir. Üst pencerelerin kenar köşelerinde görülen çarkıfelek ve çiçek dolgulu rozetler bu cephedeki tek süsleme unsurlarıdır.
Caminin batı cephesinin bütününde moloz taş duvar işçiliği görülmektedir. Ancak yapımından sonra bu kısmın değişik zamanlarda onarıldığını gösteren izler de görülmektedir.
Cami ile ilgili olarak Evliya Çelebi, Fuat Köprülü ve İbrahim Hakkı Uzunçarşılı ayrıntı vermemekle beraber üç kapısı olduğunu belirtmişlerdir. Konuyu araştıran Selda Kalfazade köylülerle yaptığı konuşmalarda 1930’lu yıllarda batı cephesinin güney köşesindeki pencerenin kapı olarak kullanıldığını öğrenmiştir. Böylece yapının üç kapılı olduğu da ortaya çıkmıştır.
Caminin kuzey girişi yapı işçiliği ve kompozisyon bakımından doğu girişinin hemen hemen bir tekrarıdır. Yalnızca giriş açıklığını geçmeli taş sivri bir kemer örtmektedir. Bu kemerdeki her taşın üzeri küçük rozetlerle süslenmiştir. Kilit taşının üzerinde bitkisel bir motif, köşelerde içleri dolgulu iri madalyonlar bulunmaktadır. Kapının üzerindeki kitabelik bölümünde de iki satır halindeki sülüs yazılı kitabe caminin yapımı ile ilgilidir. Burada Aydınoğlu Mehmet Bey’in 1312–1313 yıllarında bu camiyi yaptırdığı yazılıdır. Bunun dışında kapı üç yönden sülüs yazılı bir ayetle geniş bir çerçeve içerisine alınmıştır.
Ahşap sundurmadan birkaç basamak merdivenle inilen ibadet mekânı kuzey-güney doğrultusunda dört sıra halinde kemerlerle birbirine bağlı sütunların oluşturduğu beş nefli bir plan şekli göstermektedir. Bunlardan orta nef daha geniş tutulmuş ve özellikle mihrap önü kubbe ile örtülerek daha belirgin bir şekle sokulmuştur. Mihrap önündeki kubbeye pandantiflerle geçilmektedir. Doğudan batıya doğru dörderli olmak üzere üç sıra halindeki bu sütunlardan batıdaki dördüncü sırada üç tane sütun bulunmaktadır. Ancak orijinal yapıda on altı sütun olduğu Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde belirtilmiştir. Tayin edilemeyen bir dönemde belki de deprem sonucu caminin iç düzeninde bir farklılık meydana gelmiştir.
Mihrap ve mihrap önü mekânı ile orta nefe yönelik kemerin üst bölümü mozaik çini ile kaplıdır. Kakma tekniğindeki bu çiniler koyu mor, firuze renklerinde olup, geometrik bezemelidir. Mihrabın yanındaki ceviz minber Muzaferiddin Bin Abdülvahid’in eseri olup, kündekâri tekniğinde yapılmıştır.
Caminin batı cephesinin güney köşesinde yer alan minare kesme taştan bir kaide üzerine oturtulmuştur. Silindirik gövdeli tuğla minarenin üzeri firuze renkte sırlı tuğlalarla kaplanmıştır. Minare gövdesinin alt kısmını sırlı ve sırsız tuğlaların zikzaklı bir örgü, şerefe altına rastlayan üst bölümün de firuze sırlı tuğlalardan baklavalı örgü şeklinde yapıldığı da dikkati çekmektedir. Buradaki baklavalı örgü minarenin petek kısmında da tekrarlanmışsa da günümüze yalnızca bezemenin alt kısmı gelebilmiştir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 39

Yoğurtluoğlu (Yavukluoğlu) Camisi (Tire)
İzmir ili Tire ilçesinde, Turan Mahallesi, Beyler Deresi semtinde bulunan bu caminin yapım tarihini ve banisini belirten kitabesi günümüze gelememiştir. Vakıf kayıtlarında da vakfiyesine rastlanmayan bu caminin XV. yüzyılda Yoğurtluoğlu Mehmet Bey tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Halk arasında Yavukluoğlu Camisi olarak anılan bu caminin doğusunda muvakkithane, doğu ve batısında medrese odaları, kuzeyinde de rasathanesi bulunmaktadır. Hamamından hiçbir iz günümüze gelememiştir.
Cami yakın tarihe kadar harap bir halde iken, restore edilmiş ve 2005 yılında törenle ibadete açılmıştır. Cami bu restorasyon sırasında kısmen de olsa orijinalliğinden uzaklaşmıştır.
Cami kesme taştan 10.50x10.50 m. ölçüsünde kare planlı olup, üzeri tromplu ve on ikigen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe dışarıdan köşe kuleleri ile desteklenmiştir. Caminin önündeki son cemaat yeri altı yuvarlak sütunun yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanması ile beş bölüm halindedir. Bunlardan ortadaki kubbe diğerlerinden daha yüksek ve daha da geniştir.
Giriş kapısı mermer söveli olup, yuvarlak kemerlidir. Taş ve tuğladan bezeme ile görkemli bir konuma getirilmiştir. Mihrap ve minber mermerden olup restorasyon sırasında buraya yerleştirilmiştir. Caminin yanındaki minare taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.

Derviş Ağa Camisi (Ödemiş)
İzmir ili Ödemiş ilçesi Birgi Bucağı’nda bulunan bu cami, Derviş Ağa tarafından h.1074 (1663) tarihinde yaptırılmıştır. Evliya Çelebi’den öğrenildiğine göre caminin yanında 70 hücreli Derviş Ağa Medresesi ile 200 dükkân, iki han ve bir de hamam bulunuyordu. Giriş kapısı üzerinde de kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:
“Bu mâbedi tâ haşrederek ger hayrüşer a’mâlinâ
Makbûlü dergâh âmeden tâkı bülendi rûşinâ
Âkil odur hayrat idüb makdurini sarfeyliye
Sâdi merkûn der rûzü şeb bâki değil dâr-i fenâ
Âlid kisbile câmii şâdan iden Derviş ağa
Bâğı vücûdun sebzter lütfunla kıl Yârab teba
Dahî bunun emsâline vâsıl ide bâri Huda
Her ruz duâdır mâcerâ bî-iştibah subhu mesâ
Tûbâ bihişt-âsâ demek lâyıkdürür bu câmie
Zâri begüft târihini kalûbelâ hayrulbina Sene 1074 (1663).”
Cami kesme taştan kare planlı olup, üzeri pandantifli merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Dört paye üzerine oturan sekizgen kasnaklı kubbe köşe kuleleri ile takviye edilmiştir. Caminin önünde iki sütunlu ve duvar uzantıları ile de üç bölüme ayrılan bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yeri geç devirde yapılmış bir saçakla üzeri örtülmüştür. İbadet mekânı giriş kapısının iki yanında altlı üstlü birer, iki yan duvarda yine altlı üstlü ikişer, mihrabın iki yanında da birer pencere ile aydınlatılmıştır. Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli, üst sıra pencereler de yuvarlak kemerli alçı şebekelidir.
Mihrap niş şeklinde olup, XVIII. yüzyıl üslubunda bezelidir. Caminin yanındaki minaresi kesme taş kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.

Birgi Ulu Camisi (Ödemiş)

İzmir İli Tarihi Eserleri 38

Çukur Han (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan bu hanın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan XIV.-XV. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Han moloz taş, kesme taş ve tuğladan yapılmış olup, iki katlı, orta avlulu plan tipindedir. Yakın tarihlerde restore edilen bu han dikdörtgen planlı bir orta avlunun çevresinde yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmış sütunların oluşturduğu revaklardan meydana gelmiştir. Alt kattaki odaların üzerleri tonoz, üst kattakiler de kubbe ile örtülüdür.
Giriş kapısının üzerinde büyük bir oda bulunmaktadır. Bu odaya Başodası ismi verilmiştir. Hanın cephesinde üst katta pencereler sıralanmış bunların üzeri de saçak frizi ile sonuçlanmıştır.

Mehmet Bey Türbesi (Ödemiş)
İzmir ili Ödemiş ilçesi Birgi Ulu Camisi’nin kuzeybatı duvarına bitişik olan bu türbeyi Aydınoğlu Mehmet Bey ile oğulları İsa Bey, İbrahim Bahadır Bey ve Aydın Beyi Gazi Umur Bey için 1333 yılında yaptırılmıştır.
Türbe kalker taşından kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Üç pencereli olan türbenin köşelerine lacivert ve firuze renkte yıldız biçiminde çiniler yerleştirilmiştir. İç kısmı çinilerle süslenmiştir. Kubbenin ortasına da mozaik çinilerden meydana gelen bir madalyon yerleştirilmiştir. Kubbe kasnağında ve kubbede kullanılan mozaik kakma tekniğindeki çinilerin büyük bir kısmı da rutubet nedeni ile dökülmüştür.
Türbe günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.

Hatuniye (Sultan Şah-Ümmü Sultan) Türbesi (Ödemiş)
İzmir ili Ödemiş ilçesi, Birgi Bucağı’nda bulunan bu türbe, Birgi Ulu Camisi’nin güneyinde bulunmaktadır. Aydınoğulları döneminden Birgi’de kalan en eski yapılardan biri olan bu türbenin giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre, Aydınoğlu Mehmet Bey’in kız kardeşi Sultan Şah için h.710 (1310) tarihinde yaptırılmıştır.
Sultan Şah’ın vakfı olan, günümüze ulaşamayan medrese ile birlikte yaptırılan bu türbenin etrafı daha sonra hazireye dönüşmüşse de çevre düzenlemesi sırasında buradaki mezar taşları kaldırılmıştır.
Türbe moloz taş ve tuğladan, altıgen planlı yapılmış olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Son yıllarda yapılan onarımlar sırasında özgünlüğünü büyük ölçüde yitiren türbenin üzeri kasnaksız basık bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturtulmuştur. Türbeye güney yönündeki bir kapıdan girilmekte olup, her cephesine de yuvarlak kemerli birer pencere açılmıştır. Günümüzde kuzey duvarındaki pencere örülmüş ve burası sağır duvar haline getirilmiştir.
Türbenin girişi ileriye doğru uzanmış ve bu yüzden de giriş cephesi eyvan biçimine dönüşmüştür. Hafif sivri kemerli bu eyvanın içerisine ve yan yüzlerine karşılıklı birer niş yerleştirilmiştir. Geçmeli basık kemerli girişin kilit taşı üzerine kabara ve iki yanına da madalyonlu basit süslemeler yapılmıştır. Türbenin iki satırlık sülüs yazılı kitabesi giriş kemerinin üzerine yerleştirilmiştir.
Türbe içerisinde buraya sonradan konulduğu anlaşılan bir mezar bulunmaktadır. İbrahim Hakkı Uzunçarşılı’nın yayınladığı Şah Sultan’ın mezarın ne olduğu bilinmemektedir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 37

Taşhan (Menemen)

İzmir ili Menemen ilçesi, Şehit Kemal Caddesi’nde bedestenin, Mahkeme Camisi’nin ve hamamın karşısında bulunan Taşhan’ın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak Taşhan’ın yapımında görevlendirildiği söylenen Şeyh Kamil’in hanın bitişiğinde türbesi bulunmaktadır. Şeyh Kamil’in yaşadığı dönem XVI. yüzyılın sonları ile XVII. Yüzyılın başlarına rastlamaktadır. Bu bakımdan Taşhan’ın da bu dönemde yapıldığı sanılmaktadır. Bazı kaynaklarda hanın Saruhanlılar döneminde yapıldığı belirtilmişse de bunu kanıtlayacak yeterli bilgiye rastlanmamıştır.
Taşhan kesme taş, moloz taş ve tuğladan kare planlı ve iki katlı olarak yapılmıştır. Menemen’de yapılmış hanların ilk örneklerinden olan hanın kare şeklindeki avlusunun dört çevresinde tuğla kemerli revak ve bunun karşısında da üzeri tonoz örtülü hücreler bulunmaktadır.
Girişin sağından 13 basamaklı bir merdivenle ikinci kata çıkılmaktadır. Üst katta 24 oda bulunmakta olup, bu odaların içlerinde 2–3 niş, bir ocak ve dışarıya açılan yuvarlak kemerli pencere ile birer kapısı bulunmaktadır. Hanın dış cephesi iki sıra kirpi saçakla çepeçevre kuşatılmıştır. Taşhan 1997 yılında restore edilmeye başlanmıştır.
İzmir’de tarihi kaynaklardan yalnızca isimlerini öğrenebildiğimiz hanlar bulunmaktadır. Bunların başında Acem Hanı, Akasoğlu Hanı, Akasoğlu Büyük Hanı, Akasoğlu Küçük Hanı, Altıparmak Hanı, Balyaoz Hanı, Barbaris Hanı, Barut Hanı (Küçük Han), Batak Hanı, I.Bey Hanı, II. Bey Hanı, Bostancı Hanı, Bölükbaşı Hanı, Cezayir Hanı, Eski Cezayir Hanı, Çoya Hanı, Çamur Hanı, Çavuşzade Hanı, Çercioğlu Hanı, Çukur Han, Demir Hanı, Dervişoğlu Hanı, Dolma Han, Ekmekçi Hanı, Dremsiz Süleyman Hanı, Eşref Paşa Hanı, Evliyazade Hanı, Küçük Fincancı Hanı, Hacı Hüseyin Hanı, Hacı Ali Paşa Hanı, Hacı Mehmet Hanı, Hacı Ömer Hanı, Hastane Hanı, Hüseyin Beşe Hanı, Hacı Sadullah Hanı, İbrahim Paşa Hanı, İki Kapılı Han, Kamil Bey Hanı, Ispartalı Hanı, İmam Hanı, Kantarcıoğlu Hanı, Karamanoğlu Küçük Hanı, Kara Mustafa Paşa Hanı, Kurşunlu Han, Keten Hanı, Kemahlı İbrahim Efendi Hanı, Kuzuoğlu Küçük Hanı, Kuzuoğlu Büyük Hanı, Leblebici Hanı, Laz Hanı, Malkoç Zade Hanı, Küpecioğlu Hanı, Mehmet Efendi Hanı, Mısırlıoğlu Hanı, Küçük Mehmet Hanı, Menzil Hanı, Osmanzade Hanı, Muhtesip Hanı, Pederi Hanı, Paşa Hanı, Piyaleoğlu Hanı, Pirinç Hanı, Rıza Bey Hanı, Rauf Paşa Hanı, Sadık Bey Hanı, Sakız Hanı, Salepçioğlu Küçük Hanı, Salepçioğlu Büyük Hanı, Salepçioğlu Hanı, Şalvarlıoğlu Hanı, Süleyman Efendi Hanı, Tavşanlı Hanı, Tabur Efendi Hanı, Tütün Hanı, Tercüman Hanı, Tellal Başı Hanı, Uzun Han, Büyük Vezir Han, Küçük Vezir Han, Yandevi Hanı, Yusufoğlu Hanı, Yemişçizade Hanı, Yuvanoğlu Hanı bulunuyordu.

Taşhan (Bergama)

İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan bu han 1432 yılında yapılmıştır. Banisinin ismi bilinmemektedir.
Han kesme, moloz ve antik yapılardan derlenen taşlardan yapılmıştır. Orta avlunun çevresinde hanın odaları sıralanmıştır. Günümüzde çok harap durumda olan bu hanın üst örtüsü belirlenememiştir. Yalnızca revakların önündeki sütunlardan birkaç tanesi ayakta kalabilmiştir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 36

Pergamon Surları (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde akropolü kuşatan surlar MÖ. V.-IV. yüzyılda yapılmıştır. Antik Pergamon şehri kurulurken yerleşimin topografyası göz önüne alınmış, engebeli yerleşim alanları teraslarla düzleştirilmiştir. Akropol 275 m. yüksekliğinde bir tepe üzerinde kurulmuş olup Pergamon Kralları Attaloslar kenti iki ayrı sur ile çevirmişlerdir.
Surların yapımında buradaki dağdan çıkarılan ve işlenmesi çok kolay olan gri-mavi renklerde Andezit taşı kullanılmıştır. Bu taşların yüzleri de düzgün biçimde yontulmuştur. Surlar dikdörtgen taş bloklarından oluşmuş ve harç olmadan kendi ağırlıkları ile birbirlerinin üzerine demir zıvanaların tardımı ile oturtulmuştur. Attaloslar devrinde yapılan bu surlar II. Eumenes döneminde kentin güneye doğru yayılması ile genişletilmiştir. MS. II. yüzyılda, Roma döneminde Helenistik dönem surları moloz ve kaba taş ile tuğladan oluşan yeni sur duvarları ile tamamlanmıştır. Bizans döneminde bunlara yeni eklemeler yapılmış olup, bugün akropolün kuzeyinde Bizans’ın tuğla ve taş örgü tekniği ile yapılan surlarının bir bölümü açıkça görülmektedir.
Bergama surlarının bulunduğu akropol aynı zamanda bir kale görünümündedir. İçerisindeki mabet ve diğer yapıların yanı sıra kentin korunmasına yönelik silah depoları akropolün kuzeyinde yer almıştır. Kalenin güney yönüne ovadan çıkılması olanaksız olduğundan buraya ince uzun, yan yana bitişik odalar halinde depolar yapılmıştır. Bu depoların üst kısımları ahşap, alt kısımları da taştandı. Burada yapılan kazılarda Andezit taşından yapılmış değişik büyüklükte mancınık gülleleri bulunmuştur.

Kadifekale
İzmir Körfezi’ne hâkim, şehrin güneyinde bulunan 186 m. yüksekliğindeki Pagos Dağı eteklerinde bir tepe üzerinde bulunan kale ilk defa MÖ.334 yılında Anadolu’yu Pers egemenliğinden kurtaran Makedonya Kralı Büyük İskender’in (MÖ. 356–323) isteği ile yapılmıştır.
İskender’in komutanlarından Lysimachos’un İmparator’un emri ile yaptığı bu kalenin bulunduğu yerde daha önce bir Leleg yerleşmesi olduğu Antik kaynaklarda belirtilmektedir. Bununla beraber burada yapılan kazılarda bu iddiayı kanıtlayacak herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır.
Tarih boyunca İzmir çeşitli saldırılara uğramış bu yüzden de şehrin surlarla kuşatılmasına gereksinim duyulmuştur. Bu nedenle de Kadifekale’de izleri ile karşılaşılan, Akropolden bugünkü Basmane semtindeki Sart yoluna ve Eşrefpaşa’daki Efes yolundan denize kadar uzanan iki sur yapılmıştır.
Kale Roma döneminden sonra Ortaçağda Timur orduları tarafından 1402’de tahrip edilmiş, bunu İzmir’deki 1668 yılında olan deprem izlemiştir. Kaleden günümüze pek az kalıntı gelebilmiştir. Günümüze gelebilen kalıntılar daha çok Ortaçağ’a aittir. Ortaçağ kale duvarlarının altında yapılan araştırmalarda ise Helenistik döneme (MÖ. 330-MS. 20) ait duvar kalıntıları ile karşılaşılmıştır.
XIX. yüzyılda İzmir’e gelen gezginlerin sözünü ettiği bu kalenin büyük bir bölümü ortadan kalmıştır. Günümüze gelen kalıntılardan kalenin moloz taş, kesme taş ve tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır.
Kadifekale’den günümüze yalnızca kalenin batısındaki beş kulesi ile güneyindeki duvarlarından bir bölümü ayakta durmaktadır. Bunlara dayanılarak kalenin uzunluğunun 6 km. olduğu ve sur duvarlarını destekleyen kulelerin 20–35 m. yüksekliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Kalenin bunun dışında kalan doğu ve kuzey kısımları tamamen yıkılmıştır. Kale içerisinde ise bir dehliz ve bir de su sarnıcı kalıntısı görülmektedir.
Sarnıç moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Üzeri toprak dolgu olan sarnıcın içerisi birbirleri ile tuğladan yuvarlak kemerli payelerle bölümlere ayrılmıştır. XX. yüzyılın ikinci yarısında yapılan kazılar sonucunda sarnıcın bütünü iyi bir durumda ortaya çıkarılmıştır.
Kadifekale surlarının bir bölümü Çelebi Mehmet tarafından yıktırılmıştır. Yalnızca doğu yönündeki surlardan rektangonal (çok iri taşlar) parçalardan bir iki adedi Basmane Garı’ndan Tilkilik’e uzanan ve Altınpark’a giden yolun başında görülmektedir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 35

Çeşme Kalesi (Çeşme)
İzmir ili Çeşme ilçesinde deniz kıyısında bulunan kaleyi Sultan II. Beyazıt zamanında, 1508 yılında, Aydın Valisi Mir Haydar tarafından Mimar Ahmet oğlu Mehmet’e yaptırmıştır. Bazı kaynaklarda kalenin XIV. yüzyılda Cenevizliler tarafından ilk defa yaptırıldığı yazılı ise de bunu belirten herhangi bir kaynağa rastlanmamıştır. XVII. yüzyılda Çeşme deniz savaşı burada olmuş, kale tahrip edilmiş ve XVIII. yüzyılda restore edilmiştir.
İlk yapılan kale deniz kıyısında idi. Sonraki yıllarda denizin doldurulması ile kale denizden kısmen uzaklaşmıştır. Kale kesme taştan yapılmış olup, ikisi sırtlarda bulunan dört burçlu bir kaledir. Kalenin h.914 (1508) tarihli kitabesi günümüze gelebilmiştir.
Kitabe:
“Hisar-ı Aynı cedid kıldı bünyad
Müverrih dedi tarihin hoş âbâd”.
Bu kitabedeki hoş âbâd sözcüğünün harfleri ebced hesabına göre h.914’ü göstermektedir. Ayrıca kitabenin altında da rakamla h.914 (1508) tarihi yazılıdır.
Evliya Çelebi bu kale ile ilgili Seyahatnamesi’nde bilgiler vermektedir:
“Çeşme kalesi denizin dudağında bir alçak kaya üzerine yapılmıştır. Batı tarafı deniz, doğu tarafı bayırlı bir sahra ve dağlardır. Dağların üstleri tamamen bağdır. Kalenin içindeki bütün evler, batı tarafında, Sakız Adası’na ve denize bakan yerlere yapılmıştır. Elli kadar olan bu evlerin damları toprak örtülüdür. Kalenin dizdarı ve 185 kale muhafızı erler bu evlerde otururlardı. Dört köşeli kalesi safi taştan yapılmış çok güzel hoş âbâdır. Kale doğudan batıya doğru uzunca yapılmıştır. Uzunluğu yokuş aşağı hendek kenarınca 200, eni 150 adımdır.
Kalenin çepeçevre yüzölçümü 700 adımdır. Üç tarafı derin ve büyük hendektir. Lâkin batı tarafını teşkil eden kayaları deniz dövdüğü için burada hendek yoktur. Kalenin kıbleye bakan çok sağlam demir kapısı varoşa açılır. Kapı önünde hendeğin üstünde zemberekli bir asma köprüsü vardır. Bu kapıdan sonra içeride bir kat demir kapı daha vardır. İç Kaleye iki kapıdan girilmiş olur. İkinci kapı kuzeye açılır. Bu kapının üzerinde Sultan Beyazıt Veli’nin fevkâni camii vardır. Venedik gemileri buraya gelmiş, kaleyi boş bulmuş ve işgal etmişlerdi. Kalenin demir kapılarını camiinin altın âlemlerini almışlar ve kaleyi yer yer yıkarak savuşup gitmişlerdi. Sonra padişahın fermanı ile Ak Mehmet Paşa Sakız Adası muhafızı iken bu çeşme kalesini tamir etmiş bir ak inci haline getirmiştir. Bu sırada camiyi esaslı bir şekilde tamir ettirmiş, altın âlemlerle süslemiştir. Kale kapılarını da 50’şer kantar ağırlığında yeniden demirden yaptırmıştır. Hendekleri 20’şer arşın derinleştirmek sureti ile temizlettirmiştir. Kalenin deniz tarafına bakan yerine iki büyük tabya yaparak her birine balyemez topu yerleştirmiştir. Mahzenlerini de binlerce kantar siyah barutla doldurmuştur.
Kalenin kaçan muhafızlarının gelirlerini keserek yeniden muhafızlığa tayin etmiştir. Kale böylece çok sağlam olmuş, yeniden can bulmuştur. Fakat cami henüz kiremit örtülüdür. Ama kale inci gibidir. Bembeyaz kuğu gibi tepeye kurulmuştur. Bir defa kaleye saldırmak isteyen küffarın kapudane gemisi kaleden atılan bir topla suyun dibine batmıştır. Bundan sonra küffar gemileri bir daha çeşmeden sulanmaya tövbe etti. Mağlup ve perişan dönüp gitti. Sonra sömbeki dalgıçları batan düşman gemisinden birçok para, cephane, iki yatırtma tunç top ve daha başka toplar çıkardırlar. Bütün toplarla çeşme kalesini zenginleştirdiler. Allah evvelce düşmanın kaleden aldıklarının on mislini ihsan etmiş oldu.
Çeşme Kalesinin çok güzel limanı vardır. Bütün büyük Barca ve Karavala kalyonlar burada yatarlar. Zira bu liman gayet iyi demir tutar. Çok güzel yatak limandır. Fakat batı ve karayel ve yıldız rüzgârlarından sakınmak gerektir. Böyle havalarda demir atarken dikkat etmek lazımdır. Zira limanın ağzı bu üç rüzgâra karşı açıktır. Bu rüzgârlar burasını çok şiddetli tutar ama hamis rüzgârından çok emindir. Bir mürsel paresi (gemi) ip ile bir kalyon yatsa korkulmaz.”
Sonraki yıllarda kaleye bir takım ekler yapılmış, antik yerleşim alanlarından taşlarla takviye edilmiştir. Çeşme Kalesi günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı yönetiminde 1965 yılında müze konumuna getirilmiştir. Müzede teşhir edilen eserlerin büyük çoğunluğu İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi’nden getirilen ateşli ve kesici silahlardan oluşmaktadır. Başlangıçta Kale Müze olan bu yapı çevredeki 1964 yılından beri kazısı devam eden Erythrai (Ildırı) antik kentinden getirilen buluntu ve kalıntılarla arkeoloji müzesine dönüşmüştür.
Günümüzde Türkiye’nin Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nden sonra ikinci sualtı müzesidir. Ayrıca her yıl düzenlenen Uluslararası Çeşme Müzik Yarışması Çeşme Kalesi’nde yapılmaktadır.

İzmir İli Tarihi Eserleri 34

Keçi Kalesi (Selçuk)
İzmir ili Selçuk ilçesine 9 km. uzaklıktaki Alaman Dağı’nda 300 m. yükseklikte bulunan bu kaleye çıkışın çok güç olmasından ötürü Keçi Kalesi ismi verilmiştir. Kızılhisar diye de anılan bu kale Menderes Ovası’na hâkim bir noktada Sardes yolunu kontrol altında tutan bir gözetleme ve kontrol kalesi niteliğindedir. Tarihi kaynaklarda bu kalenin Helenistik dönemde, daha sonraki Roma ve Bizans dönemlerindeki ismine rastlanmamıştır.
Kale Helenistik dönemde (MÖ.300-MS.20) yapılmış, daha sonra Roma, Bizans ve Selçuklular tarafından da kullanılmıştır.
Kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılan kalede yer yer moloz taş ve tuğla da kullanılmıştır. Duvar örgüsünde Bizans döneminde kireç harcı kullanılmıştır. Kale iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. Giriş kapısının iki yanına dikdörtgen planlı kuleler yerleştirilmiştir. İç kalenin kuzeyinde depolar bulunmaktadır.

Ayasuluk Kalesi (Selçuk)
İzmir ili Selçuk ilçesinde St. Jean Bazilikası ve İsa Bey Camisi’nin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nde bulunan kale VII.-VIII. yüzyıllarda Arap akınlarının yörede etkili olması üzerine Bizanslılar zamanında yapılmış ve şehir koruma altına alınmıştır. Bu nedenle de St.Jean Kilisesi’nin bulunduğu alanın çevresi 20 kule ve onları birbirine bağlayan surlarla çevrilmiştir. Selçuklular ve Osmanlılar da bu kaleyi onarmış ve daha güçlendirerek kullanmışlardır.
Kesme taş ve moloz taştan yapılan kale ve surların Ephesos antik kentine yönelik bir de görkemli bir kapısı bulunmaktadır. Bu kapıdan içerisine girilen kilisenin duvarlarında ise Troia kahramanlarından Achileus’un yaşamı ile ilgili bir friz bulunuyordu ki bu friz günümüzde Abbey Galeri’sinde bulunmaktadır. Kapıdan sonraki Atrium 34.70x47.00 m. ölçüsünde olup, arazi konumu buradaki duvarların yükseltilmesi ile giderilmiştir.
Kalenin anıtsal giriş kapısı dışında biri güneyde, diğeri de batıda olmak üzere iki giriş kapısı daha bulunuyordu. Kalenin ana giriş kapısı yöredeki Roma yapılarından alınmış taşlarla yapılmıştır. Surlar on beş burçla sağlamlaştırılmış olup, günümüzde büyük bir bölümü restore edilmiştir.

Beş Kapılar Kalesi (Foça)
İzmir ili Foça ilçesinde bulunan bu kalenin Doğu Roma İmparatoru Michael Paleologos tarafından 1275 yılında Cenevizli Manuel Zacharna’ya verildiği kaynaklardan öğrenilmektedir. Cenevizliler de kaleyi onarmıştır.
Kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber XI. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Kesme taştan yapılan kale dikdörtgen planlı olup, köşelerindeki dikdörtgen kulelerle desteklenmiştir. Kale içerisinde Bizans döneminde yapılmış yapı kalıntıları bulunmaktadır.

İzmir İli Tarihi Eserleri 33

İzmir Saat Kulesi (Konak)
İzmir Konak Meydanı’ndaki Saat Kulesi, eski Sarıkışla önünde bulunuyordu. Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılında eski sadrazamlardan ve İzmir Valisi Kıbrıslı Kamil Paşa tarafından h.1307 (1901) tarihinde yaptırılmıştır. Kıbrıslı Kamil Paşa’nın oğlu Bahriye Mirlivası Sait Paşa ve Belediye Reisi Eşref Paşa’dan oluşan bir komisyon kulenin yapımını üstlenmiştir. Kulenin yapımından önce İstanbullu kuyumcu Zingulli Usta tarafından kulenin küçük bir maketi yapılmıştır. Buradaki Fransızca bir kitabeden mimarının İzmirli S.Raymond olduğu öğrenilmektedir. Kulenin il ismi Hamidiye Kulesi idi.
Saat Kulesi’nin kaidesi beyaz mermerden, diğer bölümleri kesme taştan yapılmıştır. Dört basamaklı, haç biçiminde bir platform üzerinde 25 m. yüksekliğinde, sekizgen kaideli ve dört katlı bir yapıdır. Buradaki sekizgenin dar kenarlarında dörder küçük sütun üzerine oturan sebillere yer verilmiştir. Bu sebiller at nalı kemerli olup, baldaken biçimindedir ve üçer çeşmesi ile kurnası, ortasında da fıskiyeleri bulunmaktadır. Bu fıskiyelerden iki tanesi günümüze gelememiştir. Baldakenlerin üzeri kubbelerle örtülmüştür. Sebiller arasında kalan dört cepheye de at nalı şeklinde kemerler ve demir şebekeli açıklıklar bırakılmıştır. Ayrıca tümünün üzerini bir saçak örtmüştür.
Saat Kulesi’nin sekizgen kaidesi üzerinde sütunlu bir galeri ile onun da üzerinde köşeleri pahlanmış kare prizma şeklinde gövde bulunmaktadır. Bu gövde oldukça zarif başlıklı küçük kubbeli kaideli sütunların birbirlerine bağlanması ile üç dilimli bir görünüm kazanmıştır. Buradaki galeri ve çeşmelerde kullanılan yeşil ve pembe renkli sütunlar Marsilya’dan getirilmiştir. Bu sütunların başlıkları ve köşeleri bitkisel süslemelerle bezenmiştir.
Gövdenin dört bir yönüne at nalı kemerli küçük pencereler açılmıştır. Bunların üzerinde doğu ve batı yönlerinde küçük birer Osmanlı arması, kuzey ve batı yönlerinde de Sultan II. Abdülhamit’in tuğraları kabartma olarak yerleştirilmiştir. Bununla beraber Cumhuriyetin ilanından sonra, 1927 yılında çıkan “Milli ve Resmi binalarda kullanılan tuğra ve methiyelerin kaldırılmasını” içeren kanun nedeni ile buradaki tuğra ve armalar kaldırılmış, yerlerine ay yıldız kabartmaları konulmuştur.
Kulenin 12 küçük sütun üzerine oturan dördüncü katı ana gövdeden çok daha dardır ve üzerini ay şeklinde alem olan metal bir kubbe örtmektedir. Bu bölümde günümüzde çalışmayan saatin çanı bulunuyordu. Ancak bu bölüm 1974 depreminde yıkılmış ve 1976’da onarılmıştır.
Saat Kulesi’nin gövdesi içlerinde beş kollu yıldızların bulunduğu baklava dilimleri ile doldurulmuştur. Gövdenin üst bölümü üç sıra mukarnasla genişletilmiş ve buraya 75 cm. çapında, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in hediyesi olan dört saat konulmuştur. Bu saatlerin mekanik bölümleri demir köşebentler ve döküm ayaklar üzerine oturtulmuştur. 22 dişli çarktan oluşan saat parçaları üzerinde 1901 tarihi görülmektedir.
Topkapı Sarayı Müzesi’nde bu saat kulesinin gümüş bir maketi bulunmaktadır.
Saat Kulesi’nin önüne 1974 yılında İlk Kurşun Anıtı yapılmıştır.

Metropolis Kalesi (Torbalı)

İzmir ili Torbalı ilçesi, Yeniköy ve Özbey köyleri arasında ovaya hâkim bir tepede bulunan Metropolis antik kentinde ilk yerleşim Helenistik dönemde başlamıştır. Roma ve Bizans döneminde daha da gelişen şehirdeki antik yapılar tiyatro ve kalesi günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir. Buradaki kale Helenistik çağda yapılmış, Bizans döneminde Arap akınlarına karşı önlem olarak daha güçlendirilmiş ve genişletilmiştir. Kalede İzmir 9 Eylül Üniversitesi tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır.
Kale kesme taş ve moloz taştan yapılmış olup, yerleşim alanının büyük bir kısmını çevreleyen surlarla desteklenmiştir. Duvar örgülerinde antik yapılara ait mimari parçalar ve heykeller kullanılmıştır. Kale dikdörtgen planlı olup burçlarla desteklenmiştir. Büyük kulenin kuzeydoğu köşesinde büyük taş blokları ile savunma tesisleri kurulmuştur. Buradan da anlaşılacağı gibi Bizans döneminde yapılan ilavelerle Bizans kalesi Helenistik surlarla birleştirilmiş ve kuzeye doğru yöneltilmiştir.
Kale içerisinde çeşitli yapılara ait tonozlu galeriler bulunmaktadır. Kale çevresinde çok sayıda seramik, küpe, sikke, bronz eser, cam, toprak ve seramik eşya bulunmuştur. Kente adını veren Ana Tanrıça’ya ait kült mağarası üzerine yapılan araştırmalar ve Metropolis’teki kazı çalışmaları Prof.Dr. Recep Meriç başkanlığında halen devam etmektedir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 32

Kızılçullu Su Kemerleri (Buca)
İzmir Buca ilçesi bugün Şirinyer olarak bilinen Kızılçullu (Paradiso) Mevkiinde bulunan Melez Çayı üzerindeki su kemerleri İzmir’e Aydın yönünden girişte dikkati çekmektedir. İzmir Kadifekale ve çevresinde kurulan ilk şehre su taşımak amacı ile MÖ. 133-MS.395 yıllarında, İmparator Agutus döneminde Romalılar tarafından yaptırılmıştır.
Gaius Sextillius Pollio Aquaduct’ü olarak da tanınan bu su kemerleri kesme taştan ve tuğladan iki sıra halinde olup, duvarların işlenmesinde Roma harcı kullanılmıştır. Harcın içerisine büyük ölçüde yumurta akı katılmıştır. Böylece kemerlerin dayanıklılığı sağlanmıştır. Kemerler iki sıra halinde üst üste yapılmıştır. Ortadaki kemer diğerlerinden daha geniş ve yuvarlaktır. İki kenarlarında kesme taştan sel yaranlarla desteklenmiştir. Diğer kemerler daha küçük ölçüde olup, hafif sivridirler.
Kemerleri Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar da onararak kullanmışlardır. Su kemerleri günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.

İzmir Asansörü
İzmir Mithat Paşa Caddesi ile Halil Rıfat Paşa Semti arasındaki yükseklik farkından ötürü her iki semt arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacı ile İzmirli Yahudi iş adamlarından Nesim Levi tarafından bir asansör yaptırılmıştır. Günümüzde İzmir’in simgesi olan ve her iki semti birleştiren kulede iki asansör bulunmakta olup, bunlardan sol taraftaki buharla, sağ taraftaki de elektrik ile çalışıyordu.
İzmir’in Yunan işgalinden kurtarılmasından sonra asansör sosyal gereksinimi karşılayacak bir konuma sokulmuş, burada 1930 yılında tiyatro sahnesi, sinema salonu ve gazino açılmıştır.
Asansör kesme kırmızı taştan olup, oldukça yüksek beyaz taş bir kaide üzerine dört katlı olarak yapılmıştır. Katları birbirinden ayıran silmeler bulunmaktadır. Her katın cephesinde dikdörtgen planlı altlı üstlü sekiz pencere bulunmaktadır. Asansörün en üst katı dışarıya taşkın bir saçakla sona ermektedir. Bu saçaklı bölümün üzerinde de daha küçük ölçüde ikişer pencere daha bulunmaktadır.
Asansörde 1985 yılında yapılan restorasyon sonucu her iki asansör de elektrikle çalışır duruma getirilmiştir. Asansör İzmir Büyük Şehir Belediyesi tarafından1992–1994 yılında yeniden restore edilmiş, Halil Rıfat Paşa semtindeki çevre düzenlemesi sırasında da asansörün üzeri teras ve restoran haline getirilmiştir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 31

Yoğurtluoğlu (Yavukluoğlu) Medresesi (Tire)
İzmir ili Tire ilçesinde, Turan Mahallesi, Beyler Deresi semtinde bulunan Yoğurtluoğlu Camisi ve medresesinin yapım tarihini ve banisini belirten kitabesi günümüze gelememiştir. Vakıf kayıtlarında da vakfiyesine rastlanmayan bu yapı topluluğunun XV. yüzyılda Yoğurtluoğlu Mehmet Bey tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Halk arasında Yavukluoğlu Külliyesi olarak tanınmaktadır.
Yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan medrese cami avlusunun doğu ve batı yönlerini çevirmektedir. Doğu ve batı yönünde yedişer odadan meydana gelen medresenin kuzeydoğusunda kare planlı, kubbeli ve imaret denilen bir bölüm bulunmaktadır. Bunun yanı sıra cami çevresinde bazı yapı kalıntılarına rastlanmışsa da bunların ne olduğu anlaşılamamıştır.
Medrese kesme taştan ve tuğla hatıllı olarak yapılmıştır. Medrese hücrelerinin önünde yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlı bir revak bulunmaktadır. Bunun arkasındaki on dört medrese hücresi yuvarlak kemerli bir kapı ve dikdörtgen söveli birer pencere ile avluya açılmaktadır. Medrese hücrelerinin içerisinde ocak ve nişlere yer verilmiştir.
Medrese uzun yıllar harap durumda kalmış, bir ara yoksullar barınağı olarak kullanılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2005 yılında restore edilmiştir.

Allionai Köprüsü (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesine 22 km. uzaklıktaki Allionai Asklepion alanındaki bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Yapı üslubundan MS. II.-III. Yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır.
Köprü kesme taştan yapılmış olup, üç yuvarlak gözden meydana gelmiştir. Bunlardan ortadaki göz diğerlerinden daha geniştir. Günümüzde iyi bir durumdadır.

Su Kemerleri (Selçuk)
Ephesos’ta yapılan kazılar sırasında çeşitli dönemlere ait çeşmeler ile evlere su sağlayan su kanalları ortaya çıkarılmıştır. Su kaynaklarının kente uzaklığından ötürü de ilk zamanlarda su gereksinimi kuyu ve sarnıçlardan karşılanmıştır. Sonraki dönemlerde Kuşadası’nın güneyindeki Değirmendere (Kençherios) ile Keltepe’deki su kaynaklarından yararlanılmıştır. Efes’e 42.5 km. uzaklıkta bulunan bu kaynaklardan su 0.8 m. genişliğinde, 0.9 m. yüksekliğinde; 0.65 m. genişliğinde ve 0.45 m. yüksekliğindeki kanallarla getirilmiştir. Bu kanallar Bülbül Dağı’nın çevresini dolaşmıştır.
Bunun dışında İzmir yolu üzerindeki Pranga Suyu (Klaseas) 10 km. uzunluğundaki kayalara oyulmuş kanallar ve taş duvarlardan yapılmış terasların aracılığı ile şehre getirilmiştir. Bunun için yer yer kemerlere gereksinim duyulmuştur. Böylece sular Ayasuluk Tepesi’ne kadar ulaştırılmıştır.
Günümüzde Selçuk ilçesinde Bizans döneminde yapılmış su kemerleri bulunmaktadır. Bu kemerler doğu yönünden gelerek Ayasuluk Tepesi’ne kadar uzanmaktadır. Oldukça yüksek kesme taş ve tuğladan yapılmış, yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış olan kemerler günümüze kısmen iyi bir durumda gelebilmiştir.

İzmir İli Tarihi Eserleri 30


Hacı Hekim Hamamı (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak, Hacı Hekim isimli bir kişi tarafından 1513 tarihinde Cami ve arasta yaptırılmıştır. Hamamın da cami ile birlikte bu tarihte yaptırıldığı sanılmaktadır.
Hamam moloz taş ve tuğladan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Soyunmalık bölümünün ortasında dikdörtgen silmeli çerçeve içerisine alınmış yuvarlak kemerli mermerden giriş kapısı bulunmaktadır. Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soğukluk bölümü kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri kasnaklı kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık bölümü dikdörtgen planlı ve kubbelidir. Çevresinde halvet hücreleri, ortasında da göbek taşı bulunmaktadır. Külhan kısmı hamama bitişik olarak eklenmiştir.
Hamam değişik zamanlarda yapılan onarımlar nedeniyle özgünlüğünden oldukça uzaklaşmış olup, günümüzde kullanılmaktadır.

Çeşme Kanuni Kervansarayı
İzmir ili Çeşme ilçe merkezinde, deniz kıyısında bulunan bu kervansaray kitabesinden öğrenildiğine göre h.935 (1528) yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile yapılmıştır.
Kitabenin mealen anlamı:
“Tanrı tarafından korunulan bu binanın yapılmasını kara ve denisin sultanı Sultan Selim oğlu Sultan Süleyman 935 (1528) yılı tarihinde emretti. Bunu Babuçcuoğlu Ali yaptı”.
Bu kitabeden öğrenildiğine göre kervansarayın mimarı Ali Babuçcuoğlu Ömer’dir. Ancak, Osmanlı kaynaklarında bu mimarın başka bir eserine rastlanmamıştır. Evliya Çelebi bu kervansarayla ilgili bazı bilgiler vermektedir:
“Kıblesi tarafındaki varoşu ile Çeşme Kalesi Sığla sancağı hükmünde Cezayir kaleminde yüz elli akçe kazadır ve nahiyesi kırk köydür. Yüz elli toprak örtülü bağlı bahçeli evlerdir. Sahilde bir cami, karşısında bir han-ı azimi var. Cümle yetmiş ocaktır. Çatısındaki kurşunu kâfirler almıştır ve imareti vardır. Bu imaretler Süleyman Hanın veziri iken maktül olan İbrahim Paşa’nın hayratıdır”.
Evliya Çelebi’ye dayanılarak kervansarayın Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamı makbul ve maktül İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Kervansarayın dış cephe görünüşü farklılıklar göstermektedir. Batı cephesi karışık olarak yontma taş ve tuğla sıraları ile yapılmış olduğu halde yan cepheler moloz taş ve tuğla parçaları ile örülmüştür. Orta kısımda bulunan ve asıl yapıdan dışarıya bir çıkıntı meydana getiren giriş ve onun iki yanında da dükkânlar bulunuyordu.
Kervansaray Kuşadası’ndaki Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı’na benzemekte olup, onun gibi dış görünüşü bir kaleyi andırmaktadır. Kervansarayın üst örtüsü ve merdivenleri kısmen yıkılmış ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1971 yılından sonra orijinal kalıntılarına dayanılarak restore edilmiştir. Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan kervansarayın iç avlusu 18.60x18.40 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, avlu etrafında yolculara ayrılan bölümler, depolar ve bir de mescidi bulunmaktadır. Avlunun güneydoğu köşesinde ve doğu-batı yönünde uzanan bir yağhane binası vardır. Ayrıca kuzey-güney yönüne de üzeri tonozlu üç oda yerleştirilmiştir. Kervansarayın giriş kapısı yanından çıkılan 28 odalı ikinci bir katı bulunmaktadır. Klasik Osmanlı kervansaray mimarisi örneklerinden olan bu yapıda her iki kat birbirinin eşi plan düzenindedir.
Kervansarayın yuvarlak bir giriş kapısı olup, bu kapı iki renkli taşlarla örülmüş ve dikdörtgen kesme taştan bir çerçeve içerisine alınmıştır. Girişin üst kısmında dışa açılan mazgal pencereler bulunmaktadır. Cephe görünümü kirpi saçaklı bir kornişle sonuçlanmakta olup, yapının tümü ahşap bir çatı ile örtülmüştür.
Kervansarayın arkasında da Çeşme Kalesi bulunmaktadır. Kervansaray günümüzde otel olarak kullanılmaktadır.

İzmir İli Tarihi Eserleri 29

Küplü Hamam (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan bu hamam, kaynaklardan öğrenildiğine göre 1427 yılında yapılmıştır. Banisi bilinmemektedir. XIX. yüzyıla kadar hamamda bulunan ve yurtdışına kaçırılan ve bugün Paris Louvre Müzesi’nde bulunan antik mermer bir küp nedeni ile Küplü Hamam olarak anılmıştır.
Hamam kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Değişik zamanlarda yapılan onarım ve ekler nedeni ile orijinalliğinden tamamı ile uzaklaşmıştır.
Klasik Osmanlı hamam mimarisinde olduğu gibi soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soyunmalık kısmı yakın tarihlerde yapılan ilaveler ve duvarlara yerleştirilen resimler nedeni ile de alışılagelen soyunmalıklardan farklıdır.

Tabaklar Hamamı (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde Ulu Cami karşısında bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Karşısında bulunan Ulu Cami’den ve yapı üslubundan hamamın XIV.-XV. yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Hamam 1842 yılındaki sel baskınında hasar görmüş, bundan sonra da kullanılmamıştır.
Klasik Osmanlı mimari plan tipinde yapılmış olup, kaba yontma taş ve tuğladan düzensiz bir duvar işçiliği göstermektedir. Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Kareye yakın dikdörtgen planlı olan hamamın soğukluk kısmının üzeri tonoz örtülü olup, sıcaklık bölümü kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe Türk üçgen ve mukarnasları ile ana duvarlar üzerine oturtulmuştur. Hamam içerisinde XV. yüzyıl bezemelerine benzer süslemelere rastlanmıştır.
Hamam günümüzde harap bir durumdadır.

İzmir İli Tarihi Eserleri 28

Şadırvan (Urla)
İzmir ili Urla ilçesi Yenice Mahallesi, Kapan Sokak’ta bulunan Hacı Turan (Kapan) Camisi’nin önündeki meydanda bulunan bu şadırvan Ahmet Bey isimli bir kişi tarafından 1818 yılında yaptırılmıştır.
Cami avlusunda bulunan bu şadırvan, caminin avlusu önünde açılan yol ve meydandan ötürü yıkılmış ve şadırvan yolun kenarında kalmıştır. XIX. yüzyıl üslubundaki şadırvan sekiz sütunu birbirine bağlayan kemerler Bursa kemerlerine benzemektedir. Şadırvanın üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Şadırvanın ahşap tavanının içerisinde XIX. yüzyıl sivil mimarisinde sık sık rastlanan resimlere yer verilmiştir. Burada XIX. yüzyıl Urla’sına ait çeşitli görünümler bulunmaktadır.

Hekim Hamamı (Tire)
İzmir Tire ilçesinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediği gibi kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bilgiye rastlanmamıştır. Günümüzde oldukça harap durumda olan hamamın mimari yapısından XIII. yüzyılın sonunda Aydınoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır.
Moloz taş ve tuğladan yapılmış olan hamam dikdörtgen planlıdır. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelen hamamın soğukluk kısmı kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Ilıklık tonoz örtülü ve dikdörtgen şekildedir. Sıcaklık kare planlıdır. Üzeri soğuklukta olduğu gibi yüksek yuvarlak kasnaklı, tuğla kubbe ile örtülüdür.

İsa Bey Hamamı (Selçuk)
İzmir ili Selçuk ilçesinde, Ayasuluk Kalesi ile St. John Kilisesi’nin bulunduğu tepenin yamacında bulunan bu hamam İsa Bey Camisi ile birlikte yapılmıştır. Kitabesi günümüze gelemediğinden, yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber caminin yapım kitabesine dayanılarak h. 776 (1375) yılında Aydınoğlu İsa Bey tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.
Hamam kesme taş ve tuğladan yapılmış olup, klasik Türk hamamlarının özelliklerini yansıtmaktadır. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklıktan meydana gelmiştir. Bütün bu bölümler pandantifli kubbelerle örtülmüş olup, kubbe kasnaklarında stalaktitli bir friz çepeçevre dolaşmaktadır.
Hamam günümüzde iyi bir durumdadır.

İzmir İli Tarihi Eserleri 27

Hafsa Hatun Çeşmesi (Tire)
İzmir ili Tire ilçesinde bulunan Hafsa Hatun Çeşmesi’nin yapım tarihini ve banisini belirten bir kitabeye rastlanmamıştır. Halk arasındaki söylentiye göre Hafsa Hatun tarafından yaptırılmıştır. Yapı üslubundan XVII. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Çeşme moloz taş ve tuğlaların alternatifli olarak dizilmesinden meydana getirilmiştir. Tek cepheli dikdörtgen planlı çeşmenin önünde yuvarlak bir kemerin içerisine ayna taşı yerleştirilmiştir. Kemerin üst noktası uzatılarak sivri bir kemer şekline dönüştürülmüştür. Üstü kırma bir çatı ile örtülmüştür. Çeşmenin yalak taşı Helenistik döneme ait bir lahittir. Günümüzde kullanılmamakta olup, harap bir durumdadır.
Tire ilçesinde bu çeşme dışında XVII.-XVIII. yüzyıllara tarihlendirilen çeşmeler bulunmaktadır. Bu çeşmelerin bazılarının kitabeleri bulunmadığından kimin tarafından ve ne zaman yapıldıkları konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Traian Çeşmesi (Selçuk)
İzmir ili Selçuk ilçesi, Ephesos antik kentinde Kuretler Caddesi’nin kuzeyinde, Skolastikia Hamamı’nın sonundaki yan sokak içerisinde bulunan bu çeşme kazılar sırasında ele geçen bir kitabeye göre MS.102–114 yıllarında yapılmış ve İmparator Traianus’a (MS.98–117) adanmıştır.
Çeşme 5.20x11.90 m. ölçüsünde olup, ortasında bir havuz ve üç tarafında iki katlı sütunlardan oluşan bir cephe mimarisine sahiptir. Mermerden yapılmış çeşmenin sütunları arasında içlerine heykellerin konulduğu büyük nişler vardı. Bunlardan ortadaki nişin içerisinde İmparator Traianus’un heykeli bulunuyordu. Bu heykel çeşmenin iki katı yüksekliğinde idi. Günümüzde bu heykelin kaidesi ile ayağının bir parçası yerinde durmaktadır. Havuzun suyu imparator heykelinin altındaki geniş bir kanaldan akıyordu. Kitabesi ise çeşmenin yanındaki büyük bir kornişin üzerindedir.
Çeşme ele geçen kalıntılarına dayanılarak, genel yapısı hakkında da bir fikir vermek üzere küçülterek onarılmıştır. Kazı çalışmaları sırasında burada bulunan heykeller günümüzde Efes Müzesi’ndedir. Çeşmenin korniş taşları, korinth üslubunda başlıkları olan sütunları ve üçgen alınlığının rekonstrüksiyonu küçük ölçüde yapılmıştır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız